سورة الروم

30. Rum suresi
Roma

Rahmeti Bol ve Kesintisiz Olan Allah'ın Adıyla

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

Elif. Lam. Mim.

الٓمٓ۠

Elif lam mim.

Rum'a galip gelindi.

غُلِبَتِ الرُّومُۙ

Gulibetir rum.

En yakın bir yerde. Bu yenilgilerinden sonra pek yakında galip geleceklerdir.

ف۪ٓي اَدْنَى الْاَرْضِ وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَۙ

Fi ednel ardı ve hum min ba'di galebihim se yaglibun.

Birkaç yıl içinde. Önce de sonra da her buyruk Allah'ındır. Ve İzin Günü inananlar sevineceklerdir.

ف۪ي بِضْعِ سِن۪ينَۜ لِلّٰهِ الْاَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُۜ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَۙ

Fi bıd'ı sinin, lillahil emru min kablu ve min ba'd, ve yevme izin yefrahul mu'minun.

Hak eden kimseye yardım eden Allah'ın yardımıyla. O, Mutlak Üstün Olan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir.

بِنَصْرِ اللّٰهِۜ يَنْصُرُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ

Bi nasrillah, yansuru men yeşa', ve huvel azizur rahim.

Bu, Allah'ın sözüdür. Allah verdiği sözden dönmez. Fakat insanların çoğu bunun bilincinde değildirler.

وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ وَعْدَهُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Va'dallah, la yuhlifullahu va'dehu ve lakinne ekseren nasi la ya'lemun.

Onlar, dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Onlar, ahiret hayatının bilincinde değildirler.

يَعْلَمُونَ ظَاهِراً مِنَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَهُمْ عَنِ الْاٰخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ

Ya'lemune zahiren minel hayatid dunya, ve hum anil ahıreti hum gafilun.

Onlar, muhasebe yapıp hiç düşünmüyorlar mı? Allah; gökleri, yeri ve bu ikisinin arasındaki şeyleri ancak hakk ile ve belli bir süre için yarattı. İnsanların çoğu Rabb'lerinin huzuruna çıkacaklarını küfrediyorlar.

اَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ۠ مَا خَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَاِنَّ كَث۪يراً مِنَ النَّاسِ بِلِقَٓائِ۬ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ

E ve lem yetefekkeru fi enfusihim, ma halakallahus semavati vel arda ve ma beynehuma illa bil hakkı ve ecelin musemma ve inne kesiran minen nasi bi likai rabbihim le kafirun.

Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerinin sonları nasıl olmuş, bir bakmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha güçlüydüler; yeryüzünü alt üst etmişlerdi; onu, kendilerinin imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Resulleri, onlara nice açık belgelerle gelmişti. Allah onlara haksızlık yapmamış, onlar kendi kendilerine haksızlık yapmışlardı.

اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُٓوا اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاَثَارُوا الْاَرْضَ وَعَمَرُوهَٓا اَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ فَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَۜ

E ve lem yesiru fil ardı fe yenzuru keyfe kane akıbetullezine min kablihim, kanu eşedde minhum kuvveten, ve esarul arda ve ameruha eksera mimma ameruha ve caethum rusuluhum bil beyyinat, fe ma kanallahu li yazlimehum ve lakin kanu enfusehum yazlimun.

Sonra, Allah'ın ayetlerini yalanlayıp, alaya alarak kötülük yapanların sonları çok kötü oldu.

ثُمَّ كَانَ عَاقِبَةَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُا السُّٓوآٰى اَنْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَكَانُوا بِهَا يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟

Summe kane akıbetellezine esaus sua en kezzebu bi ayatillahi ve kanu biha yestehziun.

Allah, önce yaratmaya başlar, sonra onu iade eder. Sonra da O'na döndürülürsünüz.

اَللّٰهُ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Allahu yebdeul halka summe yuiduhu summe ileyhi turceun.

Sa'atin gerçekleştiği gün, mücrimler umutlarını kaybederler.

وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُبْلِسُ الْمُجْرِمُونَ

Ve yevme tekumus saatu yublisul mucrimun.

Ortak koştukları da onlara şefaatçi olmayacaktır. Ortaklarını da yok sayacaklar.

وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ مِنْ شُرَكَٓائِهِمْ شُفَعٰٓؤُ۬ا وَكَانُوا بِشُرَكَٓائِهِمْ كَافِر۪ينَ

Ve lem yekun lehum min şurekaihim şufeau ve kanu bi şurekaihim kafirin.

Sa'at'in gerçekleştiği gün; İzin Günü, onlar birbirinden ayrılırlar.

وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَتَفَرَّقُونَ

Ve yevme tekumus saatu yevmeizin yeteferrakun.

Fakat inananlar ve salihatı yapanlar, onlar güzel bir bahçede mutluluk içinde yaşayacaklardır.

فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَهُمْ ف۪ي رَوْضَةٍ يُحْبَرُونَ

Fe emmellezine amenu ve amilus salihati fe hum fi ravdatin yuhberun.

Kafir olup ayetlerimizi ve ahiret kavuşmasını yalanlayan kimselere gelince; onlar, azap içinde hazır bulundurulurlar.

وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَلِقَٓائِ الْاٰخِرَةِ فَاُو۬لٰٓئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ

Ve emmellezine keferu ve kezzebu bi ayatina ve likail ahıreti fe ulaike fil azabi muhdarun.

O halde akşama kavuştuğunuz zaman ve sabaha kavuştuğunuz zaman tesbih Allah'ındır.

فَسُبْحَانَ اللّٰهِ ح۪ينَ تُمْسُونَ وَح۪ينَ تُصْبِحُونَ

Fe subhanallahi hine tumsune ve hine tusbıhun.

Karanlık ve aydınlık zamanlarda, göklerde ve yerde hamd, O'na aittir.

وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَعَشِياًّ وَح۪ينَ تُظْهِرُونَ

Ve lehul hamdu fis semavati vel ardı ve aşiyyen ve hine tuzhırun.

O, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Ve ölmüş yeryüzüne hayat verir. İşte, tıpkı bunun gibi siz de diriltileceksiniz.

يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ وَيُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ۟

Yuhricul hayye minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi ve yuhyil arda ba'de mevtiha, ve kezalike tuhrecun.

Sizi topraktan yaratması, O'nun ayetlerindendir. Ardından da yeryüzüne dağılan bir beşer oldunuz.

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ اِذَٓا اَنْتُمْ بَشَرٌ تَنْتَشِرُونَ

Ve min ayatihi en halakakum min turabin summe iza entum beşerun tenteşirun.

O'nun ayetlerinden biri de, sizin için kendi cinsinizden eşler yaratmasıdır. Siz, onunla dinginleşir huzur bulursunuz. Birbirinize karşı, aranızda sevgi ve rahmet oluşturdu. Düşünen bir toplum için bunda nice ayetler vardır.

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Ve min ayatihi en halaka lekum min enfusikum ezvacen li teskunu ileyha ve ceale beynekum meveddeten ve rahmeh, inne fi zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun.

Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu O'nun ayetlerindendir. Bunda bilenler için ayetler vardır.

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْعَالِم۪ينَ

Ve min ayatihi halkus semavati vel ardı vahtilafu elsinetikum ve elvanikum, inne fi zalike le ayatin lil alimin.

Yine gece uyumanız, gündüz O'nun fazlından rızık aramanız O'nun ayetlerindendir. Bunda, anlayan bir halk için ayetler vardır.

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ مَنَامُكُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَٓاؤُ۬كُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ

Ve min ayatihi menamukum bil leyli ven nehari vebtigaukum min fadlih, inne fi zalike le ayatin li kavmin yesmeun.

Size, bir yandan korku veren bir yandan da yağmurun belirtisi olarak umut veren şimşeği göstermesi ve gökten su indirerek, ölmüş yeryüzüne hayat vermesi O'nun ayetlerindendir. Bunda aklını kullanan bir kavim için kesinlikle ayetler vardır.

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَيُحْـي۪ بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

Ve min ayatihi yurikumul berka havfen ve tamaan, ve yunezzilu mines semai maen fe yuhyi bihil arda ba'de mevtiha, inne fi zalike le ayatin li kavmin ya'kılun.

Göklerin ve yerin, buyruğu ile durması, O'nun ayetlerindendir. Sonra bir tek çağırışla çağırdığı zaman yerden derhal çıkacaksınız.

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ تَقُومَ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ بِاَمْرِه۪ۜ ثُمَّ اِذَا دَعَاكُمْ دَعْوَةً مِنَ الْاَرْضِ اِذَٓا اَنْتُمْ تَخْرُجُونَ

Ve min ayatihi en tekumes semau vel ardu bi emrih, summe iza deakum da'veten minel ardı iza entum tahrucun.

Göklerde ve yerde olanların tamamı O'nundur. Hepsi O'nun yasalarına bağlıdır.

وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ كُلٌّ لَهُ قَانِتُونَ

Ve lehu men fis semavati vel ard, kullun lehu kanitun.

Yaratmayı ilk kez başlatan, sonra onu tekrar eden O'dur. Bu, O'nun için çok kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce nitelikler O'nundur. O, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir.

وَهُوَ الَّذ۪ي يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ وَهُوَ اَهْوَنُ عَلَيْهِۜ وَلَهُ الْمَثَلُ الْاَعْلٰى فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟

Ve huvellezi yebdeul halka summe yuiduhu, ve huve ehvenu aleyh, ve lehul meselul a'la fis semavati vel ard, ve huvel azizul hakim.

Kendinizden, size bir örnek vermektedir: "Size verdiğimiz mallarda yeminle hak sahibi olduğunuz kimselerden ortaklarınız var mı? Siz ve onlar bu mallarda eşit misiniz? Onları, birbirinizi saydığınız gibi sayar mısınız? Aklını kullanan bir kavim için ayetleri işte böyle açıklıyoruz."

ضَرَبَ لَكُمْ مَثَلاً مِنْ اَنْفُسِكُمْۜ هَلْ لَكُمْ مِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ شُرَكَٓاءَ ف۪ي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَاَنْتُمْ ف۪يهِ سَوَٓاءٌ تَخَافُونَهُمْ كَخ۪يفَتِكُمْ اَنْفُسَكُمْۜ كَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

: Darabe lekum meselen min enfusikum, hel lekum min ma meleket eymanukum min şurekae fi ma rezaknakum fe entum fihi sevaun tehafunehum ke hifetikum enfusekum, kezalike nufassılul ayati li kavmin ya'kılun.

Hayır, zalimler körü körüne hevalarına uydular. Bundan sonra Allah'ın şaşırttığını kim doğru yola iletebilir? Ve onların yardımcıları da yoktur.

بَلِ اتَّبَعَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَهْوَٓاءَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۚ فَمَنْ يَهْد۪ي مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ

Belittebeallezine zalemu ehvaehum bi gayri ilm, fe men yehdi men edallallah, ve ma lehum min nasırin.

O halde hanif olarak dine yüzünü ikame et. İnsanları, üzerinde yaratmış olduğu Allah'ın fıtratına. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan din budur. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.

فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ حَن۪يفاًۜ فِطْرَتَ اللّٰهِ الَّت۪ي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَاۜ لَا تَبْد۪يلَ لِخَلْقِ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُۗ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۗ

Fe ekim vecheke lid dini hanifa, fıtratallahilleti fataran nase aleyha, la tebdile li halkıllah, zaliked dinul kayyimu ve lakinne ekseren nasi la ya'lemun.

O'na yönelin. O'na karşı takva sahibi olun. Salatı ikame edin. Müşriklerden olmayın.

مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ

Munibine ileyhi vettekuhu ve ekimus salate ve la tekunu minel muşrikin.

Dinlerini parçalara bölen, gruplara ayrılan ve her grubun kendi yanındakiyle böbürlendiği kimselerden olmayın.

مِنَ الَّذ۪ينَ فَرَّقُوا د۪ينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاًۜ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

Minellezine ferraku dinehum ve kanu şiyea, kullu hızbin bima ledeyhim ferihun.

İnsanların başlarına bir sıkıntı gelince, Rabb'lerine yönelerek O'na dua ederler. Sonra, onlara kendinden bir rahmet tattırınca, onlardan bir kısmı Rabb'lerine şirk koşarlar.

وَاِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُمْ مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَٓا اَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ

Ve iza messen nase durrun deav rabbehum munibine ileyhi summe iza ezakahum minhu rahmeten iza ferikun minhum bi rabbihim yuşrikun.

Kendilerine verdiğimiz şeylere nankörlük ederler. İstediğiniz gibi yaşayın bakalım! İleride gerçeği göreceksiniz.

لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ

Li yekfuru bima ateynahum, fe temetteu fe sevfe ta'lemun.

Yoksa onlara bir sultan gönderdik de o, onlara şirk koşmalarını mı söylüyor?

اَمْ اَنْزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَاناً فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِه۪ يُشْرِكُونَ

Em enzelna aleyhim sultanen fe huve yetekellemu bima kanu bihi yuşrikun.

İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla şımarırlar. Kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, o zaman hemen umutsuzluğa kapılırlar.

وَاِذَٓا اَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ اِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ

Ve iza ezaknen nase rahmeten ferihu biha, ve in tusıbhum seyyietun bima kaddemet eydihim iza hum yaknetun.

Allah'ın dilediği kimse için rızkı genişlettiğini ve ölçülendirdiğini bilmediler mi? Bunda inanan bir halk için ayetler vardır.

اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

EE ve lem yerev ennellahe yebsutur rızka li men yeşau ve yakdir, inne fi zalike le ayatin li kavmin yu'minun.

Öyleyse; yakınlara, miskine ve yol oğluna hakkını ver. Bu, Allah'ın yüzünü dileyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.

فَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Fe ati zel kurba hakkahu vel miskine vebnes sebil, zalike hayrun lillezine yuridune vechallahi ve ulaike humul muflihun.

İnsanların mallarında artsın diye ribadan verdiğiniz, Allah'ın katında artmaz. Allah'ın yüzünü dileyerek zekattan verenler, işte bunu yapanlar kat kat arttıranlardır.

وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ رِباً لِيَرْبُوَ۬ا ف۪ٓي اَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُوا عِنْدَ اللّٰهِۚ وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ زَكٰوةٍ تُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ

Ve ma ateytum min riben li yerbuve fi emvalin nasi fe la yerbu indallah, ve ma ateytum min zekatin turidune vechallahi fe ulaike humul mud'ıfun.

O Allah ki, sizi yaratan, sonra sizi yaşatan, sonra sizi öldüren, sonra sizi diriltendir. Ortak koştuklarınızdan bunları yapacak olan var mı? Allah, onların şirk koştuklarından münezzehtir, yüceler yücesidir.

اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ هَلْ مِنْ شُرَكَٓائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذٰلِكُمْ مِنْ شَيْءٍۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ۟

Allahullezi halakakum summe rezekakum summe yumitukum summe yuhyikum, hel min şurekaikum men yef'alu min zalikum min şey', subhanehu ve teala amma yuşrikun.

İnsanların kendi yaptıklarından dolayı karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Belki akıllarını başlarına alırlar diye yaptıklarının bir kısmı onlara tattırıldı.

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذ۪يقَهُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

Zaharel fesadu fil berri vel bahri bima kesebet eydin nasi, li yuzikahum ba'dallezi amilu leallehum yerciun.

De ki: "Yeryüzünde gezin de daha öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakın. Onların çoğu müşriklerdendi."

قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلُۜ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِك۪ينَ

Kul siru fil ardı fenzuru keyfe kane akıbetullezine min kabl, kane ekseruhum muşrikin.

Öyleyse Allah tarafından geri döndürülmesi olmayan gün gelmeden önce, yönünü, koruyup güvene alan dine çevir, ona sıkı sıkıya bağlan. İzin Günü onlar bölük bölük ayrılırlar.

فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ الْقَيِّمِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللّٰهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ

Fe ekim vecheke lid dinil kayyimi min kabli en ye'tiye yevmun la meredde lehu minallahi yevmeizin yassaddeun.

Kim küfrederse, küfrü kendi aleyhinedir. Kim salihatı yaparsa, onlar kendileri için iyi bir gelecek hazırlamış olurlar.

مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِاَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَۙ

Men kefere fe aleyhi kufruh, ve men amile salihan fe li enfusihim yemhedun.

İnanan ve salihatı yapanlara lütfundan karşılık verir. O, Kafirleri sevmez.

لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ

Li yecziyellezine amenu ve amilus salihati min fadlih, innehu la yuhıbbul kafirin.

Rüzgarları müjdeci olarak göndererek, rahmetinden size tattırması, buyruğu ile gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan rızık istemeniz, O'nun ayetlerindendir. Umulur ki şükredenlerden olursunuz.

وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذ۪يقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِاَمْرِه۪ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Ve min ayatihi en yursiler riyaha mubeşşiratin ve li yuzikakum min rahmetihi ve li tecriyel fulku bi emrihi ve li tebtegu min fadlihi ve leallekum teşkurun.

Ant olsun ki, senden önce, birçok resulü halklarına gönderdik. Onlara beyyineler getirdiler. Ardından suçlulardan intikam aldık. Mü'min kimselere yardım etmek Bize hak oldu.

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلاً اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُواۜ وَكَانَ حَقاًّ عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِن۪ينَ

Ve lekad erselna min kablike rusulen ila kavmihim fe cauhum bil beyyinati fentekamna minellezine ecramu, ve kane hakkan aleyna nasrul mu'minin.

Allah, rüzgarı göndererek bulutları hareket ettirir. Sonra onu gökyüzünde dilediği gibi yayıp kütleler haline getirir. Sonra onun arasından yağmurun çıktığını görürsün. Böylece kullarından dilediğine onu isabet ettirdiği zaman onlar sevinirler.

اَللّٰهُ الَّذ۪ي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَاباً فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَٓاءِ كَيْفَ يَشَٓاءُ وَيَجْعَلُهُ كِسَفاً فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ فَاِذَٓا اَصَابَ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ

Allahullezi yursilur riyaha fe tusiru sehaben fe yebsutuhu fis semai keyfe yeşau ve yec'aluhu kisefen fe terel vedka yahrucu min hılalih, fe iza esabe bihi men yeşau min ibadihi iza hum yestebşirun.

Oysa onlar, yağmurun onlara indirilmesinden önce gerçekten ümitlerini kesenlerdi.

وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمُبْلِس۪ينَ

Ve in kanu min kabli en yunezzele aleyhim min kablihi le mublisin.

Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak! Ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltiyor! Ölüleri de kesinlikle diriltecek O'dur. O, Her Şeye Güç Yetiren'dir.

فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْـيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْـيِ الْمَوْتٰىۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Fenzur ila asari rahmetillahi keyfe yuhyil arda ba'de mevtiha, inne zalike le muhyil mevta, ve huve ala kulli şey'in kadir.

Eğer rüzgar göndersek, ekini ve bitkileri sararmış görseler, nankörlük etmeye başlarlar.

وَلَئِنْ اَرْسَلْنَا ر۪يحاً فَرَاَوْهُ مُصْفَراًّ لَظَلُّوا مِنْ بَعْدِه۪ يَكْفُرُونَ

Ve le in erselna rihan fe raevhu musfarran le zallu min ba'dihi yekfurun.

Şu bir gerçek ki, sen ölülere duyuramazsın. Arkasını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

فَاِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَٓاءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِر۪ينَ

Fe inneke la tusmiul mevta ve la tusmius summed duae iza vellev mudbirin.

Sen, körleri sapkınlıklarından kurtarıp doğru yola iletemezsin. Sen, ayetlerimizi ancak iman edeceklere duyurabilirsin; zira onlar teslim olmuş kimselerdir.

وَمَٓا اَنْـتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ۟

Ve ma ente bi hadil umyi an dalaletihim, in tusmiu illa men yu'minu bi ayatina fe hum muslimun.

Sizi önce zayıf yaratıp, ardından size güç veren sonra bu gücün ardından sizi zayıf ve yaşlı kılan Allah'tır. O, dilediği şeyi yaratır. Ve O, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü Yeten'dir.

اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفاً وَشَيْبَةًۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْقَد۪يرُ

Allahullezi halakakum min da'fin summe ceale min ba'di da'fin kuvveten summe ceale min ba'di kuvvetin da'fen ve şeybeh, yahluku ma yeşau, ve huvel alimul kadir.

Kıyametin koptuğu gün, mücrimler dünyada bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. Onlar işte böyle döndürülüyorlardı.

وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَۙ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍۜ كَذٰلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ

Ve yevme tekumus saatu yuksimul mucrimune ma lebisu gayra saah, kezalike kanu yu'fekun.

Kendilerine bilgi ve iman verilenler: "Ant olsun ki, siz Allah'ın yasasındaki diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu dirilme günüdür. Ne var ki siz bu gerçeği algılayamadınız.

وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

Ve kalellezine utul ilme vel imane lekad lebistum fi kitabillahi ila yevmil ba'si fe haza yevmul ba'si ve lakinnekum kuntum la ta'lemun.

Artık o gün zalimlere mazeretleri yarar sağlamaz. Onlardan mazeret de istenmeyecek.

فَيَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

Fe yevmeizin la yenfeullezine zalemu ma'ziratuhum ve la hum yusta'tebun.

Ant olsun ki, insanlar için bu Kur'an'da her türlü örneği vererek gerçekleri anlattık. Sen onlara bir ayet de getirsen, Kafirler kesinlikle: "Siz, sadece, asılsız iddialarda bulunan kimselersiniz." derler.

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِاٰيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُبْطِلُونَ

Ve lekad darebna lin nasi fi hazel kur'ani min kulli mesel, ve le in ci'tehum bi ayetin le yekulennellezine keferu in entum illa mubtılun.

İşte Allah, bilmeyen kimselerin kalplerinin üzerini böyle mühürler.

كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ

Kezalike yatbaullahu ala kulubillezine la ya'lemun.

Öyleyse sabret, kuşkusuz Allah'ın verdiği söz kesindir. Sakın ha! İnanmayanlar seni gevşetmesinler.

فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذ۪ينَ لَا يُوقِنُونَ

Fasbir inne va'dallahi hakkun ve la yestahıffennekellezine la yukınun.