"Biz, dinlemek için oturma yerlerine otururduk. Fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir ışın buluyor."
"Halbuki biz, göğü dinleyebileceğimiz yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi, kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev hüzmesi buluyor."
(Oysa) biz (haber) dinlemek için göğün (çeşitli) yerlerinde oturuyorduk fakat şimdi kim (haber) dinlemek isterse, kendisini takip eden bir alev hüzmesi bulu(yo)r.
"Biz orada casusluk için otururduk. Ancak şimdi her kim dinlemek isterse kendisini gözleyen bir ateş topu bulur."
"Biz, dinlemek için oturma yerlerine otururduk. Fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir ışın buluyor."
Halbuki biz orada bazı yerlere oturur, (yüce meclisi) dinlerdik. Şimdi orayı kim dinlese kendini gözleyen bir ateş parçasıyla karşılaşıyor.
"Aslında, dinlemek için orada oturma yerlerine otururduk. Artık, şimdi kim dinlemek isterse, kendisini izleyen yakıcı ışınlar bulur!"
halbuki vaktiyle biz onun uygun yerlerinde (haber) dinlemek için otururduk; ne var ki şimdi (bizden) her kim dinlemeye kalksa, derhal karşısında hedefe kilitli bir ateş topu buluyor.
"Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."
"Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."
Doğrusu biz dinlemek için onun bazı mevkilerinde otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.
halbuki onu(n gizlediği her sırrı) dinleyebileceğimiz (uygun) yerlere kurulmuştuk ve şimdi (veya başka zaman) onu dinlemeye çalışan herkes (aynı şekilde) kendisini bekleyen bir alev ile karşılaşacaktır!
"Halbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur."
Ve doğrusu biz ondan dinlemek için bazı mevkı'lere otururduk fakat şimdi her kim dinliyecek olursa onun için gözeten bir şihab buluyor.
Ve biz onun dinlemeğe mahsus olan oturma yerlerinde oturur (gayb haberlerini dinlemeğe çalışır)dık. Artık şimdi kim dinlemek istese, kendisini gözetleyen bir ışın bulur.
Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, hemen kendisini izleyen bir şihab bulur."
"Halbuki hakıykaten biz (bundan evvel haber) dinlemek için onun ba'zı kısımlarında oturacak yerler (bulub) oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa kendisini gözetib duran bir şihab (karşısında) bulunuyor".
Doğrusu biz; göğün dinlenebileceği bir yerinde oturmuştuk; ama şimdi kim onu dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.
Oysa, orada bizim dinlemek için oturma yerlerimiz vardı. Şimdi kim dinlemek istese onu gözeten bir alev yakalıyor.
"Önceleri biz göğün bazı yerlerinde oturup dinleme merkezleri edinirdik. Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir alevle karşılaşıyor.
"Biz anlamak için ondan mekan edinip oturuyorduk. Şimdi ise kim dinlese kendisi için gözetleyen tahrip edici ışın bulur!"
'Biz orada casusluk için otururduk. Ancak şimdi her kim dinlemek isterse kendisini gözleyen bir ateş topu bulur.'
"Biz, dinlemek için oturma yerlerine otururduk. Fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen parlak bir alev buluyor."
"And we used to sit in it in places of listening, but anyone who sits now finds a projectile homing in on him. "
“And that: ‘We sat there on seats to hear; but whoso listens in now finds for him a flame waiting.’
We used to sit there on special seats to listen in. But anyone listening now finds a fiery meteor in wait for him.
" 'We used to sit there in order to spy. Anyone who listens is pursued by a powerful projectile.
"And we used to sit in it in places of listening, but anyone who sits now finds a projectile seeking him."
"We used to sit in it in places of listening, but anyone who sits now finds a projectile seeking him."