İhtiyaç sahiplerini göz ardı ederek erkenden gittiler.
- Amaçlarına ulaşacaklarından emin olarak erkenden gittiler. Harap olmuş bostanı gördüklerinde kimileri, "Biz yanlış yere geldik" dediler. Kimileri de, "Hayır, biz mahvolmuşuz" dediler. İçlerinden en feraset sahibi, "Ben size, niçin Allah'ı anmıyorsunuz, dememiş miydim?" dedi!"
Her şeye güçleri yetermiş (gibi) çok erken davranıp (bahçeye gelmişlerdi).
Sonuçtan emin bir halde erken vardılar.
İhtiyaç sahiplerini göz ardı ederek erkenden gittiler.
Karar verdikleri gibi erkenden hırsla oraya vardılar.
Ve kararlı olarak, sabah erkenden vardılar.
Sabah erkenden, güçleri her şeye yetermiş havasıyla yola koyuldular.
Sadece engellemeye, şiddete güçleri yeten kişiler olarak erkenden vardılar.
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
Sadece engelleme gücüne sahip (bir tavırla) erkenden gittiler.
ve amaçlarına ulaşmaya kararlı bir şekilde erkenden kalkıp gittiler.
(Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği halde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.
Sırf bir men'a güçleri yeterek erkenden gittiler.
Devşirebileceklerini umarak erkenden gittiler.
(Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
(Fakirleri) men'e (sanki) gücleri yetecek adamlar tavriyle erkenden gitdiler.
Güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler.
Varlıklı oldukları halde (muhtaçları) engellemek için erken yola çıktılar.
Yoksulları engelleme azmi içinde ilerlediler.
Yoksulları engellemeye güçleri yeterek gittiler.
Sonuçtan emin bir halde erken vardılar.
İhtiyaç sahiplerini göz ardı ederek erkenden gittiler.
And they went, ready to harvest.
And they went early, determined upon their purpose.
They left early, intent on carrying out their scheme.
They were so absolutely sure of their harvest.
And they went, ready to harvest.
They went, ready to harvest.