Kuluna vahyedeceği şeyi vahyetti.
- Ona, bunu çok güçlü akıl sahibi olan Cebrail öğretmiştir. Doğrulup dikildi. O, en yüksek ufuktaydı. Sonra iyice yaklaştı ve sarktı. İki yayın arası kadar, hatta daha da yakın. Böylece kuluna vahyedeceğinivahyetti.
(Böylece Cebrail, Allah'ın) kendisine vahyettiğini kuluna (Peygamber'e) vahyetmişti.
Ve sonra kuluna ne bildirilecekse onu vahiy etti.
Kuluna vahyedeceği şeyi vahyetti.
Allah'ın kendine vahyettiğini, Allah'ın kuluna (Muhammed'e) vahyetti.
Sonunda, O'nun, kuluna bildirdiğini bildirdi.
İşte (Allah)'ın kuluna vahyettiğini böylece iletmiş oldu.
Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.
Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
kuluna verdiği vahyi verdi.
Böylece (Allah), vahyedilmesini uygun gördüğü her şeyi kuluna vahyetmiş oldu.
Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti.
Verdi kuluna verdiği vahyi
Kuluna, vahyettiğini vahyetti.
Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
(Allahın) kuluna vahy etdiği neyse onu vahyetdi.
O vakit kuluna vahyedeceğini etti.
O anda (Allah'ın) kuluna vahyettiğini iletti.
O da kuluna vahyetmek istediği her şeyi vahyetti.
Böylece kuluna vahyettiğini vahyetti.
Ve sonra kuluna ne bildirilecekse onu vahyetti.
Kuluna vahyedeceği şeyi vahyetti.
He then conveyed the inspiration to His servant what was to be revealed.
Then He revealed to His servant what He revealed.
Then He revealed to His slave what He revealed.
He then revealed to His servant what was to be revealed.
He then inspired to His servant what He inspired.
He then conveyed the inspiration to His servant what was to be revealed.