Onlar, yataklarından kalkarak korku ve ümit içinde Rabblerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.
Onlar geceleyin yataklarından kalkarlar. Korku ve ümit içinde Rabblerine dua ederler. Verdiğimiz rızıklardan da karşılıksız yardım ederler.
Rablerine korkuyla ve ümitle yalvararak vücutları yataklar(ın)dan uzak kalır; kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) infak ederler (verirler).
Yataklarından kalkıp Efendi'lerine saygı ve umutla yalvarırlar. Kendilerine verdiğimiz nimetlerden de verirler.
Onlar, yataklarından kalkarak korku ve ümit içinde Rabblerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.
Bunlar kendilerini yataklarından kaldırır; korku ve umutla Rablerine yalvarırlar. Verdiğimiz rızıktan da hayra harcarlar.
Yataklarından kalkarak, korku ve umutla, Efendilerine yakarışlarda bulunurlar. Ve kendilerine geçimlik olarak verdiklerimizden yardımlaşmak amacıyla paylaşırlar.
Onlar yataklarından kalkarak tarifsiz bir korku ve büyük bir iştiyakla Rablerine yalvarırlar ve verdiğimiz rızıklardan infak ederler.
Yanları yataklarından uzaklaşır; korku ve ümitle Rablerine dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da dağıtırlar.
Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
Yanları yataklarından aralaşır (uzaklaşır), korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz azıklardan hayıra sarfederler.
(onlar,) yataklarından (geceleri) kalkarak korku ve ümit içinde Rablerine yalvaranlardır ve kendilerine geçinmeleri için verdiğimizden başkalarına harcayanlardır.
Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için harcarlar.
Yanları yataklardan aralaşır korku ve ümid içinde rablarına dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan onlar hayra masraf yaparlar
Yanları yataklardan uzaklaşır, (gece teheccüd namazı kılmak için yanlarını yataklardan ayırıp kalkarlar), korkarak ve umarak Rablerine du'a ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar.
Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
Yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümid ile Rablerine düa ederler. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de (hayra) harcarlar.
Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve ümid ile Rabblarına yalvarırlar. Verdiğimiz rızıklardan da infak ederler.
Onların yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümit ile Rab'lerine yalvarırlar. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden yoksullara verirler.
Teheccüd namazı kılmak için yataklarından kalkar, cezalandırmasından endişe içinde, rahmetinden de ümitli olarak Rab'lerine dua edip yalvarırlar ve kendilerine nasib ettiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.
(Gece) yataklarından kalkıp; korkarak ve umarak Rablerine dua ederler.. . Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından Allah için karşılıksız bağışta bulunurlar!
Yataklarından kalkıp Rab'lerine saygı ve umutla yalvarırlar. Kendilerine verdiğimiz nimetlerden de verirler.
Onlar, yataklarından kalkarak korku ve ümit içinde dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.
Their sides readily forsake their beds, to call on their Lord out of fear and hope, and from Our provisions to them they give.
Their sides forsake their beds; they call to their Lord in fear and hope, and of what We have provided them they spend.
Their sides eschew their beds as they call on their Lord in fear and ardent hope. And they give of what We have provided for them.
Their sides readily forsake their beds, in order to worship their Lord, out of reverence and hope, and from our provisions to them, they give.
Their sides readily forsake their beds, to call on their Lord out of fear and hope, and from Our provisions to them they give.
Their sides readily forsake their beds, to call on their Lord out of fear and hope, and from Our provisions to them they give.