O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir.
Şüphesiz O, her şeyi duyar; her şeyibilir.
(217, 218, 219, 220) Ayağa kalktığında ve secde edenler arasındaki dolaşmanda seni görene, (ayrıca) duyan, bilen, güçlü, çok merhametli olana (Allah'a) güven!
Çünkü O İşitendir, Bilendir.
O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir.
Çünkü işiten ve bilen odur.
Kuşkusuz, O, Duyandır; Bilendir.
Çünkü O, evet yalnız O'dur her şeyi işiten, her şeyi bilen!
Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan.
Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.
Çünkü, herşeyi işiten, herşeyi bilen O'dur.
çünkü her şeyi bütün gerçeğiyle bilen (ve dolayısıyla) her şeyi işiten O'dur!
Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Çünkü o öyle semi öyle alimdir
Çünkü O, işitendir, bilendir.
Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.
Çünkü hakkıyle işiden, hakkıyle bilen bizzat Odur.
Muhakkak ki O'dur O; Semi, Alim.
Çünkü o işitendir, bilendir.
(218-220) Sen yolunda kaim olurken, namaza dururken de, O seni elbette görüyor. Secde edenler, ibadet edenler arasında dolaşmalarını da görüyor. Çünkü her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilen O'dur.
Muhakkak ki O, "HU"; Semi'dir, Aliym'dir.
Çünkü O İşitendir, Bilendir.
O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir.
He is the Hearer, the Knowledgeable.
He is the Hearing, the Knowing.
He is the All-Hearing, the All-Knowing.
He is the Hearer, the Omniscient.
He is the Hearer, the Knowledgeable.
He is the Hearer, the Knowledgeable.