"Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik."
"Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene vahyetmiştik."
Hani annene* vahyedilecek şeyi şöyle vahyetmiştik (bildirmiştik):
"Hani annene şu vahyi vahiy etmiştik:"
"Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik."
Bir gün annenin gönlüne şunları ilham etmiştik:
"Annene, bildirimi bildirdiğimizde!"
Hani ilahi mesajı annene şöyle iletmiştik;
Hani, annene vahyedileni şöyle vahyetmiştik:
"Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, (şöyle ki:)"
Hani o vakit annene, verilen şu ilhamı vermiştik:
hani, annene vahyi, buyruğu şöyle esinlemiştik:
"Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:"
O vakıt ki anana verilen şu ilhamı verdik
"(Sen doğduğun zaman,) Annene vahyedileni vahyetmiştik:"
"Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik (şöyle ki:)"
(37-38-39) "Andolsun ki biz sana diğer bir zamanda, anana vahyolunacak şey'i ilham etdiğimiz vakıtda da lutf etmiş ve (kendisine): — Onu tabuta koy da denize at ki deniz onu kıyıya bıraksın, onu benim de, kendisinin de düşmanı olan biri alacak diye (emreylemişdik). Sana karşı (Ey Musa) gözümün önünde yetişdirilmen için kendimden bir sevgi bırakmışdım.
Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik.
Hani annene ilham edilmesi gerekeni ilham etmiştik.
O vakit annene ilham edip dedik ki:
"Hani vahyolunanları annene vahyetmiştik:"
'Hani annene şu vahyi vahyetmiştik:'
Hani annene vahyedilmesi gerekeni vahyetmiştik.
"When We inspired to your mother what was inspired. "
“When We instructed thy mother with what was instructed:
when We revealed to your mother:
"When we revealed to your mother what we revealed.
"When We inspired to your mother what was inspired."
"When We inspired to your mother what was inspired."