Ve kendiniz de ayetsiniz. Hala görmüyor musunuz?
Kendi iç aleminizde de ayetler vardır. Gözlem yapmıyor musunuz?
(20, 21) Kesin olarak inananlar için yerde de deliller vardır, kendinizde de. Görmüyor musunuz?
Kendi içinizde de... Görmez misiniz?
Ve kendiniz de ayetsiniz. Hala görmüyor musunuz?
Kendinizde de var; gözlemlemiyor musunuz?
Kendi benliklerinizde de öyle. Yine de görmüyor musunuz?
tıpkı sizin kendi varlığınızda olduğu (gibi): Bunları görmüyor musunuz?
Benliklerimizin içinde de. Hala bakıp görmeyecek misiniz?
Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?
kendinizde de; hala görmeyecek misiniz?
tıpkı kendi kişiliğiniz üzerinde de (O'nun işaretleri bulunduğu) gibi. (Bunları) görmüyor musunuz?
(20-21) Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hala görmüyor musunuz?
Nefislerinizde de, hala görmiyecekmisiniz
Kendi canlarınızda da öyle. Görmüyor musunuz?
Ve kendi nefslerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?
Kendi nefislerinizde dahi (nice ayetler var. Bunları) görmüyor musunuz?
Kendi nefislerinizde de. Hala görmez misiniz?
Kendi içinizde de, görmüyor musunuz?
(20-22) Kesin inanmak isteyenler için yeryüzünde birçok deliller vardır. Bizzat kendi varlıklarınızda da böyle deliller vardır. Hala görmeyecek misiniz? Gökte de hem rızkınız (rızkınızın vesileleri), hem de size vad olunan cennet vardır.
Nefslerinizde (Benliğinizin hakikati)! Hala (fark etmiyor) görmüyor musunuz?
Kendi içinizde de... Görmez misiniz?
Ve kendiniz de ayetsiniz. Hala görmüyor musunuz?
And within yourselves; do you not see
And in yourselves; do you then not see!
and in yourselves as well. Do you not then see?
And within yourselves; can you see?
And within yourselves; do you not see?
Within yourselves; do you not see?