İman etmiş ve imanlarına zulmü bulaştırmamış olanlar var ya işte emniyet içinde olanlar da hidayete ermiş olanlar da onlardır.
İnanıp da imanlarına herhangi bir şirki bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.
İman edenler ve imanlarına herhangi bir zulüm (şirk) bulaştırmayanlar var ya*işte güven onlarındır ve onlar doğru yola ulaştırılmışlardır.
Gerçeği onaylayanlar ve onaylarını bir zulümle bulaştırmayanlar güvenliği hak etmişlerdir ve onlar doğruyu bulmuşlardır.*
İman etmiş ve imanlarına zulmü* bulaştırmamış olanlar var ya işte emniyet içinde olanlar da hidayete ermiş olanlar* da onlardır.
Kimler inanıp güvenir ve bu imanlarına bir yanlışı* karıştırmazsa, güven onların hakkıdır. Onlar doğru yoldadırlar.
"İnananlar ve inançlarına haksızlık karıştırmayanlar; işte onlar, güven içindedirler. Doğru yola erişenler zaten onlardır!"
İmana ulaşan ve imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya: işte onlardır güvene layık olanlar; zira onlar doğru yoldadırlar."
İman edip de imanlarını herhangi bir zulümle kirletmeyenler var ya, güvende olma/güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve güzeli yakalayanlar da onlardır.
İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.
İman edip de imanlarını bir haksızlıkla karıştırmayan kimseler, işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidayete erenler de onlardır.
"İmana ermiş olan ve zulüm işleyerek imanlarını karartmayanlar, işte onlardır güven içinde olacak olanlar, çünkü doğru yolu bulanlar onlardır!" dedi.
İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.
İyman edib de iymanlarını bir haksızlıkla telbis etmiyen kimseler işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidayete erenler onlardır
İnananlar ve imanlarını bir haksızlıkla bulamayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
inananlar ve inançlarını zulmle karıştırmayanlar, işte güvenlik (emnü) onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.
İman edenler, bununla beraber imanlarını haksızlıkla da bulaşdırmayanlar, işte (ancak) onlardır ki (korkudan) emin olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir.
İman edenler, imanlarını zulüm ile bulaştırmayanlar, işte onlaradır emniyet. Ve işte onlar, hidayete ermiş olanlardır.
İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar, işte emniyet onlar içindir, hidayette olanlar da onlardır.
İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.
İman edenler ve imanlarını zulüm (gizli şirk) ile karıştırmayanlar.. . İşte güvende olma hakkı onlarındır. . . Doğru yolu bulanlar onlardır!
İnananlar ve imanlarını bir zulümle bulaştırmayanlar güvenliği hakketmişlerdir ve onlar doğruyu bulmuşlardır.
İman etmiş ve imanlarına zulmü* bulaştırmamış olanlar var ya işte emniyet içinde olanlar da hidayete ermiş olanlar* da onlardır.
Those who believe and do not dress their belief with wrongdoing; they will have security, and they are guided.
“Those who heed warning and clothe not their faith in injustice: those have security, and they are guided.”
Those who have iman and do not mix up their iman with any wrongdoing, they are the ones who are safe; it is they who are guided. ’
Those who believe, and do not pollute their belief with idol worship, have deserved the perfect security, and they are truly guided.
Those who believe and do not confound their belief with wrongdoing; they will have security, and they are guided.
Those who acknowledge and do not dress their acknowledgement with inequity; they will have security, and they are guided.