Belini bükecek bir felaketle karşı karşıya kaldığını anlar.
- Yüzler vardır o gün, parıltılı, Rabbinden beklenti içindedir ve yüzler vardır o gün, asıktır. Bel kemiklerini kıran bir felakete uğrayacağını anlar.
(24, 25) O gün bazı asık yüzler de vardır ki bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacağını anlayacaktır.
Belkemiğinin kırılacağının endişesi içindedir.
Belini bükecek bir felaketle karşı karşıya kaldığını anlar.
bellerinin kırılacağını sanırlar.
Belini kıracak bir şey yapılacağını anlamıştır.
başlarına dehşet bir felaketin geldiğine iyice akılları kesecek.
Kendisine, bel kıracak bir hesap yöneleceğini sezinler.
Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.
kendilerine bel kıran belalı bir iş yapılacağını anlar.
çatırdatan bir felaketin başlarına gelmek üzere olduğunu bilerek.
Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.
Anlar ki kendilerine bel kıran yapılır
Kendisine bel kemiklerini kıran (bela)nın yapılacağını anlar.
Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.
Anlar ki kendisine bel kemiklerini kıracak çok bela (lı bir iş) yapılacak.
Belkemiğinin kırılacağını anlar.
Bellerini bükecek bir felakete uğrayacağını anlayacak.
Belini kıran darbeyi yediğini hisseder.
(O asık yüzlüler) bellerinin kırılacağını hissederler!
Belkemiğinin kırılacağının endişesi içindedir.
Bellerini bükecek bir felaketle karşı karşıya kaldıklarını anlarlar.
Thinking that a punishment is coming to them.
Thinking that a crushing calamity is upon them.)
realising that a back-breaking blow has fallen.
Expecting the worst.
Thinking that a punishment is coming to them.
Thinking that a punishment is coming to them.