Onlardan yüz çevirdi ve "Ey halkım." dedi: "Ben, size Rabb'imin mesajını tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Artık Kafir bir topluma nasıl olur da üzülebilirim?"
Şu'ayb, onlardan ayrıldı ve "Ey kavmim!" dedi, "Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim, artık kafir bir kavme nasıl acırım?"
(Şuayb) onlardan yüz çevirmiş ve şöyle demişti: "Ey kavmim! Ben size Rabbimin mesajlarını duyurmuş ve size öğüt de vermiştim. Artık kâfir bir kavme nasıl acırım!"
Onlardan yüz çevirdi ve "Ey halkım, size Efendimin mesajını ilettim, öğüt verdim. İnkarcı bir topluluğa nasıl acırım?"
Onlardan yüz çevirdi ve "Ey halkım." dedi: "Ben, size Rabb'imin mesajını tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Artık Kafir bir topluma nasıl olur da üzülebilirim?"
Şuayb onlardan ayrıldı ve şöyle dedi: "Ey halkım! Rabbimin sözlerini size ulaştırmış ve iyiliğiniz için çaba göstermiştim. Şimdi ayetleri görmezden gelenler (kafirler) topluluğunun etkisiz hale getirilmesine nasıl üzüleyim!"
Sonunda onlardan uzaklaştı ve şöyle dedi: "Ey toplumum! Gerçek şu ki, Efendimin gönderdiklerini size bildirdim ve size öğüt verdim. Nankörlük eden bir toplum için, artık nasıl üzülürüm?"
Ve (Şuayb) onları ardında bırakırken "Ey kavmim!" diye mırıldanmıştı, "Doğrusu ben size Rabbimin mesajlarını tebliğ etmiştim ve size öğüt vermiştim. Şu halde ben (sizin gibi) nankör bir kavim için nasıl gam çekeyim!?"
Şuayb onlardan yüzünü döndürdü de şöyle dedi: "Yemin olsun, ben size Rabbimin mesajlarını ilettim. Size öğüt verdim. Artık küfre batmış bir topluluğa nasıl acırım?"
O da onlardan yüz çevirdi ve (şöyle) dedi: "Ey kavmim andolsun, size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Şimdi ben, inkara sapan bir topluluğa nasıl üzülebilirim?"
Şuayb onlardan öteye döndü ve: "Ey kavmim, Allah biliyor ki, size Rabbimin mesajlarını ilettim, size öğüt de verdim; şimdi kafir kavme nasıl acırım?" dedi.
Ve sonunda Şuayb, onların yanından dönüp giderken: "Ey kavmim!" dedi, "gerçek şu ki, ben size Rabbimin buyruklarını tebliğ ettim ve güzelce öğüt verdim: artık ben nasıl (sizin gibi) hakkı inkar eden bir topluluk için yas tutup kederleneyim?"
(Şu'ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: "Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim. Şimdi ben, inkarcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?"
Döndü de onlardan, ey kavmim! dedi: Alim Allah size rabbımın risaletlerini iblağ eyledim, size nasihatte ettim, şimdi kafir bir kavme nasıl acırım
(Şu'ayb), onlardan öteye döndü de: "Ey kavmim dedi, ben size Rabbimin mesajlarını duyurdum ve size öğüt verdim, artık kafir bir kavme nasıl acırım?"
O da onlardan yüz çevirdi ve (şöyle) dedi: "Ey kavmim, andolsun size rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Şimdi ben kafir bir kavme nasıl üzülebilirim?"
Bunun üzerine (Şuayb) onlardan yüz çevirib (kendi kendine) dedi ki: "Andolsun, ey kavmim, ben size Rabbimin gönderdiği (hükümleri) ulaşdırdım, sizin iyiliğinizi istedim. Şimdi ben o kafirler güruhuna karşı nasıl tasalanırım"?
Bunun üzerine onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: Ey kavmim; andolsun ki ben, Rabbımın bana vahyettiklerini size bildirdim. Ve öğüt verdim. Öyleyse ben, küfredenler kavmine nasıl tasalanırım?
Şuayb ise, onlardan yüz çevirip: -Ey kavmim, size Rabbimin gönderdiklerini açıklamış ve size öğüt vermiştim. Şimdi kafir bir kavme karşı nasıl üzülebilirim.
Gördüğü müthiş manzara karşısında Şuayb, yüzünü üzüntü ile öteye çevirip:"Zavallı halkım!" dedi, "ben size Rabbimin buyruklarını tebliğ etmiştim, sizin iyiliğinize çalışmıştım, size öğütler vermiştim! Artık böyle nankör, böyle kafir bir toplum için ne diye üzülüp kendimi harap edeyim!"
(Bunun üzerine Şuayb) onlardan yüz çevirdi ve: "Ey kavmim!.. Andolsun ki Rabbimin risaletlerini size tebliğ ettim. . . Size öğüt verdim. . . Hakikat bilgisini inkar eden bir topluluğa (artık) nasıl üzülebilirim?"
Onlardan yüz çevirdi ve 'Ey halkım, size Rabbimin mesajını ilettim, öğüt verdim. İnkarcı bir topluluğa nasıl acırım?'
Onlardan yüz çevirdi ve "Ey halkım." dedi: "Ben, size Rabb'imin mesajını tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Artık gerçeği yalanlayan nankör bir topluma nasıl olur da üzülebilirim?"
Thus he turned away from them, and said: "My people, I had delivered to you the messages of my Lord and advised you. How can I feel sorry over a rejecting people"
Then he turned from them and said: “O my people: I had conveyed to you the messages of my Lord, and been a sincere counsellor to you; so how should I grieve for a people of false claimers of guidance?”
So he turned away from them and said, ‘My people, I transmitted My Lord’s message to you and gave you good counsel. Why should I grieve for a kafir people?’
He turned away from them, saying, "O my people, I have delivered to you the messages of my Lord, and I have advised you. How can I grieve over disbelieving people."
Thus he turned away from them, and said: "My people, I have delivered to you the messages of my Lord and advised you. How can I feel sorry over a rejecting people?"
Thus he turned away from them, and said, "My people, I had delivered to you the messages of my Lord and advised you. How can I feel sorry over a rejecting people?"