Öldüren de dirilten de O'dur.
Öldürecek ve diriltecek olan da O'dur.
Öldüren de yalnızca O'dur, dirilten de.
O'dur öldüren ve dirilten.
Öldüren de dirilten de O'dur.
O'dur öldürecek ve diriltecek olan.
Kuşkusuz, O, öldüren ve yeniden yaşam verendir.
Dahası elbette öldüren de O'dur, hayat veren de O.
Hiç kuşkusuz, öldüren de O'dur, dirilten de...
Doğrusu, öldüren ve dirilten O'dur.
Doğrusu öldüren, dirilten O'dur.
ölümü getiren ve hayatı bağışlayan yalnız O'dur;
Şüphesiz O, öldürür ve diriltir.
Hakıkat odur öldüren, dirilten
Öldüren de O'dur, yaşatan da O'dur.
Doğrusu, öldüren ve dirilten O'dur.
Hakıykat şu: (Dünyada) öldüren de, (ahiretde) dirilten de Odur.
Gerçekten O'dur öldüren de, dirilten de.
Öldüren O'dur, dirilten de!
(36-44) Yoksa o Musa'nın ve o çok vefalı İbrahim'in sahifelerinde bulunan şu kesin gerçekler hakkında bilgi edinmedi mi ki: Hiçbir kimse başkasının günah yükünü çekemez. İnsan, emek ve gayretinin neticesinden başka şey elde edemez. Bu gayretinin semeresi de ileride ortaya çıkacaktır. Emeğinin karşılığı kendisine tam tamına ödenecektir. Elbette son durak, Rabbinin huzuru olacaktır. O'dur güldüren ve ağlatan; O'dur öldüren ve yaşatan.
Muhakkak ki "HU"dur, ölümü tattıran da (ilimle) dirilten (ba's eden) de!
O'dur öldüren ve dirilten.
Öldüren de dirilten de O'dur.
And He is the One who takes life and gives it.
And that it is He who gives death, and gives life,
that it is He Who brings about both death and life;
He is the One who controls death and life.
And He is the One who takes life and gives it.
He is the One who takes life and gives it.