Öyleyse sabret, kuşkusuz Allah'ın verdiği söz kesindir. Sakın ha! İnanmayanlar seni gevşetmesinler.
Sen şimdi sabret! Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Kesin inanca sahip olmayanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
Sabret! Şüphesiz ki Allah'ın vaadi gerçektir. (Buna) kesin bir şekilde inanmayanlar sakın seni gevşekliğe sevk etmesin!
Öyleyse sabret. ALLAH'ın sözü gerçektir. Kuşkusuz bir onaya sahip olmayanlar seni gevşekliğe sürüklemesin.
Öyleyse sabret, kuşkusuz Allah'ın verdiği söz kesindir. Sakın ha! İnanmayanlar seni gevşetmesinler.
Sen sabırlı ol. Allah'ın verdiği söz doğrudur. Bunu içine sindiremeyenler seni hafife alamayacaklardır.
Artık, dirençli ol. Allah'ın sözünü verdiği kesinlikle gerçektir. Kesin bilgiyle inanmayanlar, seni şapşal yerine koymasın.
Artık sabret; unutma ki Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. (Kendi söylediklerine dahi) yürekten inanmayanlar, tahrikleriyle sakın seni fevri ve tepkisel bir davranışa sürüklemesinler.
O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir.
Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın va'di mutlaka haktır. Ve sakın kesin imanı olmayanlar seni hafifliğe sevketmesin!
O halde sıkıntılara göğüs ger: Allah'ın (Kıyamet Günü ile ilgili) vaadi kesinlikle doğrudur. Öyleyse, tam bir iç tatminine ulaşamayanların senin zihnine şüphe tohumları ekmelerine izin verme!
Sabret. Şüphesiz, Allah'ın va'di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler.
Şimdi sen sabret, çünkü Allahın va'di muhakkak haktır ve sakın iykanı olmıyanlar seni hafifliğe sevk etmesinler
Sabret, Allah'ın va'di haktır (o mutlaka yerine gelecektir). İnanmayanlar seni telaşa düşürmesin.
Öyleyse sen sabret; şüphesiz Tanrı'nın vaadi haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Sen (habibim) şimdi sabret. Şübhe yok ki Allahın va'di hakdır. (Buna) kat'i inan beslememekde olanlar zinhar seni (sabırsızlıkla) hafifliğe götürmesin (ler).
Sabret, şüphesiz ki Allah'ın vaadi haktır. Yakınen inanmayanlar seni hafifliğe itmesinler.
Öyleyse sen, sabret, kuşkusuz Allah'ın vaadi haktır. Gerçeği göremeyenler sakın seni hafife almasınlar.
O halde sabret! Çünkü Allah'ın vadi kesindir. Sakın ona inanmayanlar seni paniğe düşürmesin, seni dayanıksız bulmasın ve seni endişelendirmesinler.
O halde sabret! Muhakkak ki Allah'ın vaadi Hak'tır! İkana ulaşmamışlar (vaadimizin gerçekleşmesi sürecinde) seni hafife alamayacaklardır!
Öyleyse sabret. ALLAH'ın sözü gerçektir. Kesin inanca sahip olmayanlar seni gevşekliğe sürüklemesin.
Öyleyse sabret, kuşkusuz Allah'ın verdiği söz kesindir. Sakın ha! İnanmayanlar seni gevşetmesinler.
So be patient, for God's promise is true, and do not be dissuaded by those who do not have certainty.
And be thou patient; the promise of God is true. And let not those who are not certain sway thee.
So be steadfast. Allah’s promise is true. Do not let those who have no certainty belittle you.
Therefore, you shall steadfastly persevere - for GOD's promise is the truth - and do not be intimidated by those who have not attained certainty.
So be patient, for the promise of God is true, and do not be dissuaded by those who do not have certainty.
So be patient, for God's promise is true, and do not be dissuaded by those who do not have certainty.