Ve elini çıkardı. Bakanlar ne görsün; beyaz bir el.
Elini de koynundan çıkardı, bir de ne görsünler; bembeyaz olmuş.
Elini de (koynundan) çıkarmıştı. Bir de ne görsünler, o (eli) bakanlara bembeyaz (görünmüştü).
Elini çıkarınca bakanlara bembeyaz görünüverdi.
Ve elini çıkardı. Bakanlar ne görsün; beyaz bir el.
Elini çıkardı; bakanlar için bembeyaz oluverdi.
Ve elini çekip çıkardığında, o ışıltıyı seyrettiler.
Ve elini çıkardı, fakat o da ne, bu bakanların (gözünü kamaştıran) bir beyazlık!
Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.
bir de elini (koynundan) çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi.
Sonra elini ortaya çıkardı; bakanlar ne görsünler, bembeyazdı.
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.
Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi
Elini (koltuğunun altından) çıkardı; o da, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi.
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.
Elini de çekib çıkardı. Bir de (ne görsünler) bu, temaşa edenler için bembeyaz (ve nuur saçan bir el) dir.
Elini çıkardı, bir de ne görsün; bakanlara bembeyazdır.
Elini çekip çıkardı o da bakanlara bembeyaz oluverdi.
Bir de elini koynundan çıkardı ki bakanların gözlerini kamaştıracak kadar parlak mı parlak!
(Musa) elini çekip çıkardı (gömleğinden), bakanlar bembeyaz gördü!
Elini çıkarınca bakanlara bembeyaz görünüverdi.
Ve elini çıkardı. Bakanlar ne görsün; beyaz bir el.
And he drew out his hand, then it became white to the onlookers.
And he drew forth his hand, and then it was white for all to see.
And he drew out his hand and there it was, pure white to those who looked.
And he took out his hand, and it was white to the beholders.
Andhe drew out his hand, then it became white to the onlookers.
He drew out his hand, then it became white to the onlookers.