Firavun, etrafındakilere: "Duymuyor musunuz?" dedi.
Firavun, etrafındakilere, "Duymuyor musunuz?" dedi.
(Firavun) etrafındakilere "Duymuyor musunuz?" demişti.
Etrafındakilere dönerek, "İşitiyor musunuz?" dedi.
Firavun, etrafındakilere: "Duymuyor musunuz?" dedi.
Firavun yanındakilere; "dinliyor musunuz?" dedi:
Çevresindekilere, şöyle dedi: "Duymuyor musunuz?"
(Firavun) çevresindekilere yönelerek "Ne diyor, duydunuz mu?" dedi.
Firavun, çevresindekilere dedi: "Duyuyor musunuz?"
Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"
(Firavun) etrafındakilere: "Dinlemez misiniz?" dedi.
(Firavun,) çevresindekilere: "(Onun ne dediğini) duydunuz mu?" dedi.
Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) "dinlemez misiniz?" dedi.
Etrafındakilere dinlemezmisiniz? dedi
(Fir'avn): Çevresinde bulunanlara: "İşitiyor musunuz?" dedi.
Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"
(Fir'avn) etrafında bulunan kimselere dedi ki: "İşitmiyor musunuz"?
Yanında bulunanlara: İşitmiyor musunuz? dedi.
-Duyuyor musunuz? dedi Firavun, etrafındakilere.
Firavun alaycı bir şekilde çevresindekilere: "Bu adamın dediklerini işittiniz değil mi? (Aklısıra cevap veriyor)."
(Firavun) etrafında olanlara: "İşitiyor musunuz?" dedi.
Etrafındakilere dönerek, 'İşitiyor musunuz?' dedi.
Firavun, etrafındakilere: "Duymuyor musunuz?" dedi.
He said to those around him: "Do you hear that"
Said he to those round about him: “Do you not hear!”
He said to those around him, ‘Are you listening?’
He said to those around him, "Did you hear this?"
He said to those around him: "Do you hear that?"
He said to those around him: "Do you hear that?"