Hani, Resul sizi çağırdığı halde; siz, kimseye dönüp bakmadan uzaklaştınız. Bunun üzerine, Allah, sizi üzüntü üstüne üzüntüyle cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi, elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diyedir. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | iz | hani | |
2 | tus'idune | boyuna uzaklaşıyordunuz | صعد |
3 | ve la | ||
4 | telvune | dönüp bakmıyordunuz | لوي |
5 | ala | ||
6 | ehadin | hiç kimseye | احد |
7 | verrasulu | ve Elçi | رسل |
8 | yed'ukum | sizi çağırırken | دعو |
9 | fi | ||
10 | uhrakum | arkanızdan | اخر |
11 | feesabekum | bundan dolayı size verdi | ثوب |
12 | gammen | gam | غمم |
13 | bigammin | gam üstüne | غمم |
14 | likeyla | diye | |
15 | tehzenu | üzülmeyesiniz | حزن |
16 | ala | ||
17 | ma | şeye | |
18 | fetekum | elinizden giden | فوت |
19 | ve la | vw | |
20 | ma | şeye | |
21 | esabekum | başınıza gelen | صوب |
22 | vallahu | Allah | |
23 | habirun | haberdardır | خبر |
24 | bima | şeylerden | |
25 | tea'melune | yaptıklarınız(dan) | عمل |
O vakit siz, uzaklaşıyor ve kimseye bakmıyordunuz. Peygamber arkanızdan sizi çağırıyordu. Bunun üzerine Allah size, gam üstüne gam verdi ki, kaybettiğinize ve uğradığınız felakete esef etmeyesiniz. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Hani elçi sizi diğerlerinizin arasında (arkanızdan) çağırdığı hâlde siz uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Kaybettiğiniz (zafere ve ganimet)e de başınıza gelenlere de üzülemeyesiniz diye (Allah, Elçisinin) kederi üzerine size keder vermişti. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.*
Elçi arkanızdan çağırmasına rağmen siz hiç kimseye dönüp bakmaksızın tepeyi tırmanıyordunuz. Yitirdiklerinize ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz diye size keder üstüne keder verdi. ALLAH yaptıklarınızdan Haberdardır.
Hani, Resul sizi çağırdığı halde; siz, kimseye dönüp bakmadan uzaklaştınız. Bunun üzerine, Allah, sizi üzüntü üstüne üzüntüyle cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi, elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diyedir. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.
Dağa tırmanıyor, dönüp kimseye bakmıyordunuz. Elçimiz de arkanızdan sizi çağırıyordu. Allah, sizi kederden kedere uğrattı ki elinizden kaçana da başınıza gelene de üzülmeyesiniz. Yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilen Allah'tır.
Hiç kimseye bakmadan, durmaksızın uzaklaşıyordunuz. Elçi, arkanızdan sizi çağırıyordu. Sonunda, size keder üstüne keder verdi ki, elinizden gidenlere ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan Haberlidir.
O zaman siz, kimseye bakmadan tepelere doğru kaçışıyor, Peygamber de arkanızdan sizi çağırıyordu. İşte bu yüzden, (Peygamber'in) elemine karşılık (Allah) size öyle bir elem verdi ki, ne kaçırdığınız fırsata ne de başınıza gelene üzülmeye fırsatınız olmadı: zira Allah yaptıklarınızdan tümüyle haberdardı.
Siz şaşkınlıkla sağa-sola kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Resul ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Böylece Allah size keder üstüne keder verdi ki, elinizden uçup gidene de size isabet edene de üzülmeyesiniz. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Elçi de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Allah) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
O sırada siz sürekli uzaklaşıyor ve dönüp bakmıyordunuz. Peygamber ise arkanızdan sizleri çağırıp duruyordu. Bunun üzerine Allah, ne elinizden kaçırdığınız zafere ne de başınıza gelen felakete üzülmeyesiniz diye, kederden kedere uğrattı. Allah ne yaptığınızı biliyor.
(Hatırlayın o anı, ki) Elçim arkanızdan size seslendiği halde, kimseye bakmadan kaçtınız; bu yüzden O, (Elçi'nin) kederine karşılık, elinizden kaçanın ve başınıza gelenin üzüntüsünü unutturacak bir üzüntü verdi size: Zira Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
O sıra siz boyuna uzaklaşıyordunuz, kimseye dönüb bakmıyordunuz, Peygamber ise arkanızdan sizleri çağırıb duruyordu, bunun üzerine Allah sizi gama karşı gam ile müsab kıldı ki ne elinizden giden zafere ne de başınıza gelen musıbete mahzun olmayasınız, ve Allah biliyor, ne yapıyordunuz
Elçi, aranızdan sizi çağırırken siz, boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size gam üstüne gam verdi ki ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızı duymaktadır.
Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Elçi de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Tanrı) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Tanrı, yaptıklarınızdan haberi olandır.
O vakit siz, (harb meydanından) boyuna uzaklaşıyor, bir kimseye dönüb bakmıyordunuz. Peygamber ise arkanızdan sizi çağırıyordu. Bunun üzerine (Allah) sizi keder üstüne kederle cezalandırdı. (Allahın sizi afvetmesi) ne elinizden gidene, ne de başınıza gelene esef etmemeniz içindir. Allah ne yaparsanız hakkıyle haberdardır.
Hani siz; kimseye bakmadan kaçıyordunuz. Peygamber de arkanızdan çağırıp duruyordu. Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye Allah, sizi kederden kedere uğrattı. Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
-O vakit siz, kimseye bakmadan kaçıyor, peygamber de arkanızdan sizi çağırıyordu. Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye Allah size keder üstüne keder verdi. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
O vakit siz savaş meydanından hızla uzaklaşıyor, Dönüp hiç kimseye bakmıyordunuz. Peygamber ise peşinizden sizi çağırıp duruyordu. Bunun üzerine Allah, keder üzerine keder vererek sizi cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi, ne elinizden gidene, ne de başınıza gelen felakete esef etmemeniz içindir. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Hani Rasul, arkanızdan sizi çağırırken, siz kimseye bakmadan kaçmaktaydınız. Bunun yüzünden Allah, içinizde üzüntü üstüne üzüntü ile cezalandırdı ki kaybettiğinize üzülmek ya da size isabet etmiş olanla kalmayasınız diye (zafer, ganimet elinizden kaçmış, üstelik utanç verici bir duruma düşmüştünüz). Allah yapmakta olduklarınızı yaratan olarak, her şeyden haberi olandır.
Elçi arkanızdan çağırmasına rağmen siz hiç kimseye dönüp bakmaksızın tepeyi tırmanıyordunuz. Yitirdiklerinize ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz diye size keder üstüne keder verdi. ALLAH yaptıklarınızdan Haberdardır.
Hani, elçi sizi çağırdığı halde; siz, kimseye bakmadan uzaklaştınız. Bunun üzerine, Allah, sizi üzüntü üstüne üzüntüyle cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi, elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diyedir. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.
For you were climbing to the high ground and would not even glance towards anyone, and the messenger was calling to you from behind. Therefore He gave you worry to replace your worry, so that you would not have sadness by what has passed you, or for what afflicted you, and God is Expert over what you do.
When you were ascending, and paying no heed to anyone, and the Messenger calling you from your rear, so He requited you with grief upon grief, that you might not grieve for what eluded you or what befell you; and God is aware of what you do.
Remember when you were scrambling up the slope, refusing to turn back for anyone, and the Messenger was calling to you from the rear. Allah rewarded you with one distress in return for another so you would not feel grief for what escaped you or what assailed you. Allah is aware of what you do.
Recall that you rushed (after the spoils), paying no attention to anyone, even when the messenger was calling from behind you. Consequently, He substituted one misery for another, that you may not grieve over anything you had missed, or agonize over any hardship you had suffered. GOD is Cognizant of everything you do.
For you were ascending to the high ground and would not even glance towards anyone, and the messenger was calling to you from behind. Therefore He gave you worry to replace your worry, so that you would not have sadness by what has passed you, or for what afflicted you, and God is Expert over what you do.
For you were climbing the hill and would not even glance towards anyone, and the messenger was calling you from behind. Therefore, He gave you worry to replace your worry, so that you would not have sadness by what has passed you, or for what afflicted you, and God is Ever-aware of what you do.