Onlara, büyük azaptan önce, daha yakın olan azaptan tattıracağız. Belki dönerler.
Andolsun ki, biz onlara o büyük azaptan önce pek yakın/dünya azabı da tattıracağız. Belki dönerler!
(Gerçeğe) dönsünler diye en büyük azaptan önce onlara mutlaka en yakın azaptan* tattıracağız.
Belki (ibret alıp) dönerler diye büyük azaptan önce biz onlara yakın (dünya) azabı tattırırız.
Onlara, büyük azaptan* önce, daha yakın* olan azaptan tattıracağız. Belki dönerler.*
Belki vazgeçerler diye büyük azaptan önce onlara kesinlikle küçük azaptan* da tattıracağız.
Büyük cezadan önce, yakın cezayı kesinlikle tattıracağız; belki dönerler diye.
Ama onlara, daha büyük mahrumiyeti tattırmadan önce daha yakın (dünya) mahrumiyetini kısmet elbette tattıracağız; umulur ki (yol yakınken) dönerler.
Belki dönerler diye, onlara o büyük azaptan ayrı olarak, o küçük azaptan da mutlaka tattıracağız.
Andolsun, biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabdan önce, yakın (dünyevi) azabtan da taddıracağız.
Şu da bir gerçek ki, onlara en büyük azaptan önce o yakın azaptan (dünya azabından) da tattıracağız, belki dönerler.
Fakat o şiddetli azab(a onları mahkum etme)den önce belki (pişman olup) yollarını düzeltirler diye hemen yanı başlarındaki azabı tattıracağız.
Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız.
Şu da muhakkak ki onlara o en büyük azabdan beride o yakın azabdan da tattıracağız, gerek ki rücu' edeler
Belki dön(üp yola gel)irler diye, mutlaka onlara o büyük azabdan ayrı olarak, daha yakın azabı da taddıracağız.
Andolsun, biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabdan önce, yakın (dünyevi) azabtan da tattıracağız.
Biz, o en büyük azabdan önce de onlara mutlakaa yakın azabdan tatdıracağız. Taki ric'et etsinler.
Belki dönerler diye andolsun ki onlara büyük azabdan önce de mutlaka yakın azabdan tattıracağız.
Belki dönerler diye onlara büyük azaptan önce daha yakın bir azap tattıracağız.
O kafirlerin dönüş yapmaları ümidiyle, onlara en büyük azaptan önce, dünyada açlık, musibet, esaret, ölüm gibi peşin bir azap tattıracağız.
Belki dönerler diye onlara, en büyük (sonsuz) azaptan önce en yakın (dünyalarından) bir azaptan mutlaka tattıracağız.
Belki (ibret alıp) dönerler diye büyük azaptan önce biz onlara yakın (dünya) azabı tattırırız.
Onlara, büyük azaptan* önce, daha yakın* olan azaptan tattıracağız. Belki dönerler.*
And We will let them taste the worldly retribution before the greater retribution, perhaps they will revert.
And We will let them taste of the lower punishment before the greater, that they might return.
We will give them a taste of lesser punishment before the greater punishment, so that hopefully they will turn back.
We let them taste the smaller retribution (of this world), before they incur the greater retribution (of the Hereafter), that they may (take a hint and) reform.
And We will let them taste the worldly retribution before the greater retribution, perhaps they will return.
We will let them taste the worldly retribution before the greater retribution, perhaps they will revert.