Hani o, halkına: "Siz, takva sahibi olmayacak mısınız?" demişti.
Bir zamanlar toplumuna şöyle demişti: "Sakınmıyor musunuz?"
Hani kavmine "(Allah'a karşı) takvâlı (duyarlı) olmuyor musunuz?
Halkına, "Erdemli olmayacak mısınız?" dedi.
Hani o, halkına: "Siz, takva* sahibi olmayacak mısınız?" demişti.
Bir gün halkına şöyle dedi; "Siz hiç çekinmez misiniz?"
Toplumuna, şöyle demişti: "Sorumluluk bilincine erişmeyecek misiniz?"
Hani kavmine demişti ki: "Ne o, sorumluluğunuzu idrak etmemekte direnecek misiniz?
O da toplumuna şöyle demişti: "Hala korkup sakınmıyor musunuz?"
Hani kendi kavmine demişti ki: "Siz korkup sakınmaz mısınız?"
Kavmine şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?
ve kavmine şöyle seslenmişti: "Allah'a karşı sorumluluğunuzu idrak etmez misiniz?
Hani kavmine şöyle demişti: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?"
Zira kavmine demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
Kavmine demişti ki: "(Allah'ın azabından) Korunmaz mısınız?"
Hani kendi kavmine demişti ki: "Siz korkup sakınmaz mısınız?"
O vakit kavmine (şöyle) demişdi: "Siz (Allahdan) korkmaz mısınız"?
Hani kavmine demişti ki: Siz, hiç korkmaz mısınız?
Halkına şöyle demişti: -Kokmuyor musunuz?
(124-126) Hani o halkına şöyle demişti: "Siz hala şirkten ve günahlardan sakınmayacak mısınız? Sizin de, gelip geçmiş atalarınızın da Rabbi olan Allah'ı, o Mükemmel Yaradanı bırakıp hala Ba'l'e tapmaya mı devam edeceksiniz?"
Hani halkına: "Korunmaz mısınız?" dedi.
Halkına, 'Erdemli olmayacak mısınız?' dedi.
Hani o, halkına: "Siz, takva sahibi olmayacak mısınız?" demişti.
When he said to his people: "Would you not be righteous"
When he said to his people: “Will you not be in prudent fear?
When he said to his people, ‘Will you not have taqwa?
He said to his people, "Would you not work righteousness?
When he said to his people: "Would you not be righteous?"
When he said to his people: "Would you not be righteous?"