Dağları boyun eğdirdik. Akşamdan gündoğumuna onunla birlikte tesbih ederlerdi.
Doğrusu biz, dağları Davud'un emrine vermiştik. Gece-gündüz onunla birlikte Allah'ı anmaktadırlar.
Biz dağları (onun) hizmetine vermiştik. Akşam ve kuşluk vakti onunla birlikte tesbih ederler (yüceltirlerdi).*
Dağları onun emrine vermiştik; onunla birlikte akşamleyin ve tan doğumu (Tanrı'yı) yüceltirlerdi.
Dağları boyun eğdirdik. Akşamdan gündoğumuna* onunla birlikte tesbih* ederlerdi.
Akşamleyin ve kuşluk* vaktinde onunla birlikte ibadet eden dağları, hizmetine vermiştik.
Kuşkusuz, Biz, dağlara boyun eğdirdik. Onunla birlikte, akşamsabah yüceltirlerdi.
İşte bu yüzden, her sabah ve her akşam, onunla birlikte emrimize amade kıldığımız dağlar da kudret ve ihtişamımızı dillendirirdi;
Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam sabah birlikte tespih ederlerdi.
Doğrusu biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah'ı) tesbih ederlerdi.
Biz dağları onun emrine vermiştik, akşam ve işrak vakti onunla birlikte tesbih ederlerdi.
(ve bunun için,) her sabah ve her akşam sınırsız kudret ve egemenliğimizi anarken dağları o'na eşlik ettirirdik,
(18-19) Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Davud'un emrine verdik. Onların her biri Allah'a yönelmişlerdi.
Çünkü biz onun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık: tesbih ederlerdi akşamleyin ve işrak vaktı
Biz dağları onunla beraber (tesbih etmeleri için) boyun eğdirmiştik; akşam sabah onunla tesbih ederler (onun yaptığı tesbihle çınlarlar)dı.
Doğrusu biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Tanrı'yı) tesbih ederlerdi.
Gerçek biz dağları (kendisine) müsahhar kıldık ki bunlar akşamlayın ve kuşluk vakti onunla birlikde durmayıb tesbih ederlerdi.
Biz, gerçekten dağları onun buyruğuna vermiştik. Sabah ve akşam tesbih ederlerdi.
Biz, dağları ona boyun eğdirmiştik. Akşam sabah onunla tesbih ederlerdi.
(18-19) Biz sabah akşam kendisiyle zikir ve ibadet etmeleri için dağları, toplu haldeki kuşları onun hizmetine vermiştik. Her biri onun ahengine katılır, beraber zikrederlerdi.
Doğrusu biz, akşam ve Güneş doğduğu vakit tespih eder (işlevlerini yerine getirir) halde, dağları (benlik sahiplerini) Ona boyun eğdirdik.
Dağları onun emrine vermiştik; onunla birlikte akşamleyin ve tan doğumu (Tanrı'yı) yüceltirlerdi.
Dağları emrine amade kıldık. Akşamdan gündoğumuna* onunla birlikte tesbih* ederlerdi.
We committed the mountains to glorify with him, during dusk and dawn.
We made subject the mountains with him giving glory at evening and sunrise,
We subjected the mountains to glorify with him in the evening and at sunrise.
We committed the mountains in his service, glorifying with him night and day.
We commissioned the mountains to glorify with him, at dusk and dawn.
We committed the mountains to glorify with him, during dusk and dawn.