Oysa Allah'a kulluktan ve dini hanifler olarak O'na has kılmaktan ve salatı ikame etmekten, zekatı yapmaktan başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte doğru din budur.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | ve ma | oysa | |
2 | umiru | emredilmedi | امر |
3 | illa | dışında (bir şey) | |
4 | liyea'budu | kulluk etmeleri | عبد |
5 | llahe | Allah'a | |
6 | muhlisine | halis kılarak | خلص |
7 | lehu | kendilerine | |
8 | d-dine | dini | دين |
9 | hunefa'e | birleyerek | حنف |
10 | ve yukimu | ve ayakta tutmaları | قوم |
11 | s-salate | salatı | صلو |
12 | ve yu'tu | ve vermeleri | اتي |
13 | z-zekate | zekatı | زكو |
14 | ve zalike | işte budur | |
15 | dinu | din | دين |
16 | l-kayyimeti | doğru | قوم |
Oysa kendilerine, dini yalnız Allah'a halis kılıp O'nu birleyerek Allah'a kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekatı vermeleri emredilmişti. İşte doğru din budur.
(Oysa) dini yalnız O'na özgü kılarak, hanîfler (Allah'ı birleyenler) olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri kendilerine özellikle emredilmişti. İşte sağlam din budur.
Oysa onlardan, dini sadece ALLAH'a ait kılan tektanrıcılar (monoteist) olarak O'na hizmet etmeleri, salatı gözetmeleri ve zekatı vermeleri istenmişti. İşte dosdoğru din budur.
Oysa Allah'a kulluktan ve dini hanifler olarak O'na has kılmaktan ve salatı ikame etmekten, zekatı yapmaktan başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte doğru din budur.
Onlara (resullerimiz tarafından) sadece şu emir verilmiştir: Allah'ın dinine bir şey katıştırmadan yalnız O'na kulluk edin; namazı düzgün ve sürekli kılın, zekatı da verin. İşte doğru din budur.
Üstelik onlara, dini yalnızca Allah'a içtenlikle özgüleyerek O'na hizmet etmek, namazı kılmak ve zekatı vermek dışında bir buyruk verilmemişti. Dinin kaynağı ve dayanağı, işte budur.
Oysa kendileri yalnızca Allah'a kulluk etmek, din koyma yetkisinin sadece O'na mahsus olduğuna iman edip batıl olan her şeyden uzak durmak, ibadeti hakkıyla eda etmek, arınmak ve artmak için verilmesi gerekeni vermekle emrolunmuşlardı: İşte insanlığın ebedi değerler sistemi budur.
Oysa ki onlara, dini yalnız O'na özgüleyerek, dosdoğru yürüyen kişiler halinde sadece Allah'a ibadet etmeleri, namazı kılmaları, zekatı vermeleri emredilmişti. İşte budur doğru, eskimez ve aşınmaz din.
Oysa onlar, dini yalnızca O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur.
Oysa onlar, hakka tapan, Allah'ı birleyiciler olarak dini yalnızca Allah'a tahsis edip Allah'a ibadet etsinler, namazı dosdoğru kılsınlar ve zekatı versinler diye emrolunmuşlardı ancak. İşte odur dosdoğru din!
Oysa kendilerine yalnızca Allah'a ibadet etmeleri, bütün içtenlikleriyle yalnız O'na iman ederek batıl olan her şeyden uzak durmaları; namazlarında dikkatli ve devamlı olmaları; ve karşılıksız harcamada bulunmaları emrolunmuştu çünkü bu, doğruluğu kesin ve açık olan bir ahlaki değerler sistemidir.
Halbuki onlara, ancak dini Allah'a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O'na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekatı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.
Halbuki onlar ancak şununla emr olunmuşlardı: hakperest müvahhid (hanifler) olarak dini Allah için halis kılarak yalnız Allaha ıbadet etsinler ve namazı dürüst kılsınlar ve zekatı versinler ve odur "dini kayyime"
Oysa kendilerine, dini yalnız Allah'a halis kılıp O'nu birleyerek Allah'a kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekatı vermeleri emredilmişti. İşte doğru din oydu.
Oysa onlara, dini yalnızca O'na halis kılan hanifler olarak sadece Tanrı'ya kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkası buyrulmadı. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur.
Halbuki onlar Allaha, Onun dininde ihlas (ve samimiyyet) erbabı ve muvahhidler olarak, ibadet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekatı vermelerinden başkasıyle emr olunmamışlardı. En doğru din de bu idi.
Halbuki onlar; doğruya yönelerek, dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. En doğru din de işte budur.
Onlar, sadece dini/otoriteyi Allah'a has kılan hanifler olarak ona kulluk etmek, namazı kılmak, zekatı vermek ile emrolunmuşlardı. İşte dosdoğru din budur.
Halbuki onlara, şirkten uzak olarak yalnız Allah'a ibadet etmeleri, namazı hakkıyla ifa etmeleri, zekatı vermeleri emredilmişti. İşte sağlam, dosdoğru din budur.
Oysaki onlar, Hanifler olarak Dini O'na (yalnız Allah'a) halis kılarak; Allah'a kulluk yapmalarından, salatı ikame etmelerinden ve zekatı vermelerinden başka bir şeyle emir olunmadılar.. . İşte budur Din-i Kayyim (geçerli hak din - sistem)!
Oysa onlardan, dini sadece ALLAH'a ait kılan tektanrıcılar (monoteist) olarak O'na kulluk etmeleri, namazı gözetmeleri ve zekatı vermeleri istenmişti. İşte dosdoğru din budur.
Oysa Allah'a kulluktan ve dini hanifler olarak O'na has kılmaktan ve salatı ikame etmekten, zekatı vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte doğru din budur.
And they were not commanded except to serve God and be loyal to His system, monotheists, and hold the contact-method and contribute towards betterment. Such is the valuable system.
And they were commanded only to serve God, sincere to Him in doctrine, inclining to truth; and to uphold the duty, and to render the purity — and that is the doctrine of the upright.
They were only ordered to worship Allah, making their deen sincerely His as people of pure natural belief, and to establish salat and pay zakat – that is the deen of the correct.
All that was asked of them was to worship GOD, devoting the religion absolutely to Him alone, observe the contact prayers (Salat), and give the obligatory charity (Zakat). Such is the perfect religion.
And they were not commanded except to serve God and be loyal to His system, monotheists, and hold the contact prayer and contribute towards purification. Such is the valuable system.
They were not commanded except to serve God and be loyal to His system, monotheism, and hold the contact prayer and contribute towards betterment. Such is the valuable system.