Sen ancak ona huşu duyanlar için bir uyarıcısın.
- Sana,kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Sen onun hakkında ne söyleyebilirsin ki? Onun bilgisi sadece Rabbine aittir. Sen, sadece kıyametten korkanı uyaransın. Kıyameti gördükleri gün, dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibi olurlar.
Sen sadece ondan (Son Saat'ten) saygı ile korkanları uyarıcısın.
Senin görevin, sadece ondan korkanları uyarmaktır.
Sen ancak ona huşu duyanlar için bir uyarıcısın.
Sen sadece böyle bir günden korkanı uyarırsın.
Sen, ancak, ondan korkan kimse için uyarıcısın.
Sen sadece onun azametinden korkanlara hatırlatıcısın.
Sen sadece, ondan korkanları uyaransın.
Sen, yalnızca ondan 'içi titreyerek korkanlar' için bir uyarıcısın.
Sen, ancak O'ndan korkacakların bir uyarıcısısın!
Sen ancak ondan korkanları uyar(mak için gönderil)mişsin.
Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın.
Sen ancak bir münzirisin ondan haşyet duyacakların
Sen ancak, ondan korkacak olanları uyarıcısın.
Sen, yalnızca ondan 'içi titreyerek korkanlar' için bir uyarıcısın.
Sen ondan korkacak kimselere ancak o tehlikeyi haber verensin.
Sen, ancak O'ndan korkanı uyaransın.
Sen ancak ondan korkan kimseye bir uyarıcısın.
Sana düşen sadece ondan korkanı uyarmaktır.
Sen ancak O'ndan haşyet duyan kimsenin uyarıcısısın!
Senin görevin, sadece ondan korkanları uyarmaktır.
Sen ancak ona huşu duyanlar için bir uyarıcısın.
You are simply to warn those who fear it.
Thou art but the warner of him who fears it.
You are only the warner of those who fear it.
Your mission is to warn those who expect it.
You are simply to warn those who are concerned by it.
You are simply to warn those who fear it.