سورة النازعات

79. Naziat suresi
Söküp Çıkaranlar

Rahmeti Bol ve Kesintisiz Olan Allah'ın Adıyla

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

Ant olsun şiddetle çekip alanlara.

وَالنَّازِعَاتِ غَرْقاًۙ

Ven naziati garka.

Ant olsun kolayca çekip alanlara.

وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطاًۙ

Ven naşitati neşta.

Ant olsun yüzdükçe yüzenlere.

وَالسَّابِحَاتِ سَبْحاًۙ

Ves sabihati sebha.

Ve de yarıştıkça yarışanlara.

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقاًۙ

Fes sabikati sebka.

Ve de işi yerine getirenlere.

فَالْمُدَبِّرَاتِ اَمْراًۢ

Fel mudebbirati emra.

O gün sarsan sarsacak.

يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُۙ

Yevme tercufur racifeh.

Arkasından gelen onu izleyecek.

تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُۜ

Tetbeuher radifeh.

İzin Günü kalpler endişe ile çarpar.

قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌۙ

Kulubun yevmeizin vacifeh.

Bakışları korku içindedir.

اَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌۢ

Ebsaruha haşiah.

"Biz, tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz?" diyorlar;

يَقُولُونَ ءَاِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِۜ

Yekulune e inna le merdudune fil hafireh.

Çürümüş, dağılmış kemikler olmuşken?

ءَاِذَا كُنَّا عِظَاماً نَخِرَةًۜ

E iza kunna izamen nahıreh.

"Öyleyse, bu hüsranlı bir dönüştür." dediler.

قَالُوا تِلْكَ اِذاً كَرَّةٌ خَاسِرَةٌۢ

Kalu tilke izen kerretun hasireh.

Oysaki o, tek bir haykırıştır!

فَاِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌۙ

Fe innema hiye zecretun vahıdeh.

Bir de bakmışsın meydandalar.

فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِۜ

Fe iza hum bis sahireh.

Musa'nın hadisi sana geldi mi?

هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ

Hel etake hadisu musa.

Hani, Rabb'i ona kutsal vadi Tuva'da seslenmişti!

اِذْ نَادٰيهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًىۚ

İz nadahu rabbuhu bil vadil mukaddesi tuva.

"Firavun'a git. Kuşkusuz o azgınlaştı."

اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۘ

İzheb ila fir'avne innehu taga.

"Git ona de ki: Arınmak ister misin?"

فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰٓى اَنْ تَزَكّٰىۙ

Fe kul hel leke ila en tezekka.

"Sana Rabb'inin yolunu göstereyim de içtenlikle O'na yönelmiş ol.

وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰىۚ

Ve ehdiyeke ila rabbike fe tahşa.

Sonra Musa, Firavun'a büyük ayeti gösterdi.

فَاَرٰيهُ الْاٰيَةَ الْـكُبْرٰىۘ

Fe erahul ayetel kubra.

Fakat yalanladı ve karşı çıktı.

فَـكَذَّبَ وَعَصٰىۘ

Fe kezzebe ve asa.

Sonra aleyhte çalışmaya koyuldu.

ثُمَّ اَدْبَرَ يَسْعٰىۘ

Summe edbere yes'a.

Adamlarını toplayarak seslendi:

فَحَشَرَ فَنَادٰىۘ

Fehaşere fe nada.

"Ben sizin yüce rabbinizim." dedi.

فَقَالَ اَنَا۬ رَبُّكُمُ الْاَعْلٰىۘ

Fe kale ene rabbukumul a'la.

Allah da onu dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.

فَاَخَذَهُ اللّٰهُ نَكَالَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُو۫لٰىۜ

Fe ehazehullahu nekalel ahıreti vel ula.

Kuşkusuz bunda huşu duyan kimse için ibret vardır.

اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشٰىۜ۟

İnne fi zalike le ıbreten li men yahşa.

Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü bina etmek mi?

ءَاَنْتُمْ اَشَدُّ خَلْقاً اَمِ السَّمَٓاءُۜ بَنٰيهَا۠

E entum eşeddu halkan emis sema', benaha.

Onu yükseltti ve düzene koydu.

رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوّٰيهَاۙ

Refea semkeha fe sevvaha.

Gecesini kararttı, gündüzünü aydınlattı.

وَاَغْطَشَ لَيْلَهَا وَاَخْرَجَ ضُحٰيهَاۖ

Ve agtaşe leyleha ve ahrece duhaha.

Yeryüzünü yayıp yuvarlattı.

وَالْاَرْضَ بَعْدَ ذٰلِكَ دَحٰيهَاۜ

Vel arda ba'de zalike dehaha.

Ondan suyunu ve yeşilliğini çıkardı.

اَخْرَجَ مِنْهَا مَٓاءَهَا وَمَرْعٰيهَاۖ

Ahrece minha maeha ve mer'aha.

Ona dağlar yerleştirdi.

وَالْجِبَالَ اَرْسٰيهَاۙ

Vel cibale ersaha.

Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için.

مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ

Metaan lekum ve li en amikum.

Fakat o en büyük olay gerçekleştiği zaman.

فَاِذَا جَٓاءَتِ الطَّٓامَّةُ الْكُبْرٰىۘ

Fe iza caetit tammetul kubra.

O gün insan ne yaptığını hatırlar.

يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ مَا سَعٰىۙ

Yevme yetezekkerul insanu ma sea.

Gören kimseler için Cehennem açıkça gösterilecek.

وَبُرِّزَتِ الْجَح۪يمُ لِمَنْ يَرٰى

Ve burrizetil cahimu li men yera.

Fakat kim azgınlaşmış,

فَاَمَّا مَنْ طَغٰىۙ

Fe emma men taga.

Yalnızca dünya hayatını tercih etmişse,

وَاٰثَرَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۙ

Ve aserel hayated dunya.

Kuşkusuz Cehennem onun için barınaktır.

فَاِنَّ الْجَح۪يمَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ

Fe innel cahime hiyel me'va.

Fakat Rabb'inin huzurunda suçlu olmaktan korkarak, kendisini hevasından uzak tutana,

وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰىۙ

Ve emma men hafe makame rabbihi ve nehennefse anil heva.

Cennet onun için barınaktır.

فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰىۜ

Fe innel cennete hiyel me'va.

Sana o Sa'at'ten soruyorlar; ne zaman gelip çatacakmış diye.

يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰيهَاۜ

Yes'eluneke anis saati eyyane mursaha.

Sen onun hakkında ne bilebilirsin ki?

ف۪يمَ اَنْتَ مِنْ ذِكْرٰيهَاۜ

Fime ente min zikraha.

Onun sonu Rabb'inedir.

اِلٰى رَبِّكَ مُنْتَهٰيهَاۜ

İla rabbike muntehaha.

Sen ancak ona huşu duyanlar için bir uyarıcısın.

اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشٰيهَاۜ

İnnema ente munziru men yahşaha.

Onlar onu görecekleri gün, dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka kalmamış sanacaklar.

كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا

Ke ennehum yevme yerevneha lem yelbesu illa aşiyyeten ev duhaha.