O zaman kaplayan şey, Sidre'yi kaplıyordu.
- Kalp gördüğünü yalanlamadı. O'nun gördükleri hakkında onunla tartışıyor musunuz? Andolsun ki Cebrail'i bir başka inişte de görmüştü. Son sınır ağacı, sidretü'l-münteha yanında. O ağacın yanında Me'va cenneti vardır. Sidre'yi neler kaplamıştı neler! Ne gözü kaydı ne de belirlenen sınırı aştı. Andolsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
Hani o sidre'yi (sedir ağacını) neler kaplıyordu neler!*
Tüm bölge olağanüstü biçimde kuşatılmıştı.
O zaman kaplayan şey, Sidre'yi* kaplıyordu.
O gün o Sidre'yi neler kaplamıştı, neler!
Sedir ağacı, kaplayan bir şeyle kaplandığında.*
kaplayan o şey sidreyi çepeçevre kuşattığında...
O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre'yi kuşatıp saran,
Sidreyi örten örtmekte iken,
O zaman ki, o Sidre'yi bürüyen bürüyordu.
meçhul bir parlaklığın çevresini sarıp kuşattığı sidre ağacının başında.
O zaman Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
O dem ki o Sidreyi bürüyen bürüyordu
Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.
Sidreyi örten örtmekte iken,
O (gördüğü) zaman Sidreyi bürüyordu onu bürümekde olan.
O zaman Sidre'yi bürümekte olan bürüyordu.
Sidre'yi bürüyen bürüyordu.
O dem ki Sidre'yi bir feyiz sarıyor, sardıkça sarıyordu...
O an ki, Sidre'yi (varlığını) bürüyen (hakikat nuru) bürüyordu (beden hissi kaybolmuş bir halde)!
Tüm bölge olağanüstü biçimde kuşatılmıştı.
O zaman kaplayan şey, sidreyi* kaplıyordu.
The whole place was overwhelmed.
When there covered the Lote Tree that which covered;
when that which covered the Lote-tree covered it.
The whole place was overwhelmed.
The whole place was overwhelmed.
The whole place was overwhelmed.