O'nun yanında şefaat, yalnızca izin verdiği kimseye fayda verir. Kalplerindeki korku giderilince: "Rabb'imiz ne buyurdu?" derler. "Gerçeği." derler. Ve O, Çok Yüce'dir, Çok Büyük'tür.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | ve la | ve | |
2 | tenfeu | fayda vermez | نفع |
3 | ş-şefaatu | şefa'ati | شفع |
4 | indehu | O'nun huzurunda | عند |
5 | illa | başkasının | |
6 | limen | kimselerden | |
7 | ezine | izin verdiği | اذن |
8 | lehu | O'nun | |
9 | hatta | nihayet | |
10 | iza | ne zaman ki | |
11 | fuzzia | korku giderildi | فزع |
12 | an | -nden | |
13 | kulubihim | onların yürekleri- | قلب |
14 | kalu | derler ki | قول |
15 | maza | ne? | |
16 | kale | buyurdu | قول |
17 | rabbukum | Rabbiniz | ربب |
18 | kalu | derler | قول |
19 | l-hakka | "hakkı" | حقق |
20 | ve huve | ve O | |
21 | l-aliyyu | yücedir | علو |
22 | l-kebiru | büyüktür | كبر |
Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların kalplerinden korku giderilince, "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. "Hakkı buyurdu" dediler. Allah, yücedir; büyüktür.
O'nun (Allah'ın) huzurunda, izin verdiği kimseden başkasına şefaat yarar sağlamaz. Sonunda onların (iyilerin) yüreklerinden korku giderilince (melekler) "Rabbiniz ne buyurdu?" diye soracaklardır. Onlar (cennetlikler) de "Gerçeği!" diyeceklerdir. O yücedir, büyüktür.
O'nun katında şefaat yarar sağlamaz; ancak izin verdiği hariç. Nihayet, yüreklerindeki korkuları giderilince, "Efendiniz ne dedi?" derler. "Gerçeği söyledi" derler. O En Yücedir, En Büyüktür.
O'nun yanında şefaat, yalnızca izin verdiği kimseye fayda verir. Kalplerindeki korku giderilince: "Rabb'imiz ne buyurdu?" derler. "Gerçeği." derler. Ve O, Çok Yüce'dir, Çok Büyük'tür.
Onun katında şefaatin, onun izin verdiği kimseden başkasına yararı olmaz. İçten yakarışları sona erdiğinde onlara; "Sahibiniz ne demişti?" diye sorulur: "Tamamıyla gerçeği söylemiş" derler. O, yücedir, büyüktür.
İzin verdiği kimsenin dışında, O'nun katında, ara buluculuk da yarar sağlamaz. Yüreklerinden korku giderildiğinde; "Efendiniz, ne söyledi?" derler. "Gerçeği! Çünkü O, Yücedir; Uludur!"
O'nun nezdinde, kendisi lehine izin verdikleri dışında hiç kimse için şefaat fayda vermez: nihayet (kıyametin) dehşeti (ödül tevdi edeceklerin) kalplerinden giderilince (ödüllendirilenler) soracaklar: "Rabbiniz sizin hakkınızda ne buyurdu?" Berikiler "Hak neyse onu: zaten mükemmel olan da, büyük olan da sadece O'dur" diyeceklerdir.
O'nun katında, bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaatı/kendisinin izin verdiği kimseden başkası için şefaat yarar sağlamaz. Sonunda, kalplerinden korku giderilince: "Rabbimiz ne dedi?" derler. "Hakkı söyledi, O'dur Aliyy, O'dur Kebir."
O'nun katında izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin) şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine:) "Rabbiniz ne buyurdu?" derler, "Hak olanı" derler. O, çok yücedir, çok büyüktür.
O'nun huzurunda, izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda da vermez. Nihayet kalplerinden dehşet giderildiğinde: "Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar, (şefaatçılar): "Hakkı" derler. O, öyle yüksek, öyle büyüktür.
Allah katında, kendisinin izin verdikleri dışında hiç kimsenin şefaati fayda vermez; kalplerinden (Son Saat'in) korkusu atılınca onlar, (o yeniden dirilenler, birbirlerine dönüp) soracaklar: "Rabbiniz (sizin için) neye karar verdi?" Ötekiler, "Doğru ve hak edilmiş olana; O, yücedir ve büyüktür!" diye cevap verecekler.
Allah katında, O'nun izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. (Şefaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, "Rabbiniz ne söyledi?" diye sorarlar. Onlar da "Gerçeği" diye cevap verirler. O, yücedir, büyüktür.
Huzurunda şefaat faide de vermez, ancak izin verdiği kimseninki müstesna, nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman "rabbınız ne buyurdu?" derler. "Hakkı" derler, o öyle yüksek, öyle büyük
O'nun huzurunda, O'nun izin verdiği kimselerden başkasının şefa'ati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince (birbirlerine): "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. "Hakkı (buyurdu)" derler. O, yücedir, büyüktür.
O'nun katında izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin) şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine:) "Rabbiniz ne buyurdu?" derler, "Hak olanı" derler. O, çok yücedir, çok büyüktür.
Onun nezdinde, (ahiretde) kendisine izin verdiği kimselerden başkasının şefaati faide etmez. Nihayet (ona izin çıkıb da) kalblerinden korku giderildiği zaman (birbirine): "Rabbiniz ne buyurdu"? derler, (şefaat edecekler de:) "Hakkı (söyledi)" derler. O, çok yüce, çok büyükdür.
O'nun katında, kendisine izin verdiğinden başkası şefaat edemez. Nihayet kalblerindeki korku giderilince: Rabbınız ne dedi? dediler. Hakkı, dediler. Ve O, Aliyy'dir, Kebir'dir.
Katında izin verdiği kimseden başkasının şefaati fayda vermez. Sonunda yüreklerindeki korku giderilince: -Rabbiniz ne dedi? dediler. -Gerçeği, diye cevap verdiler. Yüce ve büyük O'dur.
Allah'ın huzurunda, O'nun izin verdiğinden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet o kıyamet saati dehşetinden duydukları korku gelince: O dirilenler birbirlerine "Rabbimiz neye hükmetti?" diye sorarlar. Ötekiler: "Hak ve adalet neyi gerektiriyorsa o hükmü verdi." derler. "O, yüceler Yücesi, büyükler Büyüğüdür."
Kendisine izin verilen müstesna, O'nun indinde şefaat fayda vermez! Nihayet bilinçlerini saran dehşet yatıştığında: "Rabbinizin hükmü nedir?" derler.. . "Hak" derler. . . "HU"; Aliy'dir, Kebiyr'dir.
O'nun katında şefaat yarar sağlamaz; ancak izin verdiği hariç. Nihayet, yüreklerindeki korkuları giderilince, 'Rabbiniz ne dedi?' derler. 'Gerçeği söyledi' derler. O En Yücedir, En Büyüktür.
O'nun yanında şefaat, yalnızca izin verdiği kimseye fayda verir. Kalplerindeki korku giderilince: "Rabb'imiz ne buyurdu?" derler. "Gerçeği." derler. Ve O, Çok Yüce'dir, Çok Büyük'tür.
Nor will intercession be of any help with Him, except for whom He has already given leave. Until when the fear has subsided from their hearts, they ask: "What did your Lord say" They will Say: "The truth!" And He is the Most High, the Great.
And intercession avails not with Him save him whom He gives leave. When terror has been lifted from their hearts, they will say: “What said your Lord?” They will say: “The truth”; and He is the Exalted, the Great.
Intercession with Him will be of no benefit except from someone who has His permission. So that when the terror has left their hearts they will say, ‘What did your Lord say?’ They will say, ‘The truth. He is the All-High, the Most Great.’
Intercession with Him will be in vain, unless it coincides with His will. When their minds are finally settled down, and they ask, "What did your Lord say," they will say, "The truth." He is the Most High, the Most Great.
"Nor will intercession be of any help with Him, except for whom He has already given leave." Until when the fear has subsided from their hearts, they ask: "What did your Lord say?" They will say: "The truth!" And He is the Most High, the Great.
Nor will intercession be of any help with Him, except for whom He has already given leave. Until when the terror has subsided from their hearts, they ask: "What did your Lord say?" They will say, "The truth!" He is the Most High, the Great.