Firavun: "Öyleyse haydi getir onu. Eğer doğru söyleyenlerdensen." dedi.
Firavun, "Eğer doğru söylüyorsan, haydi getir onu!" dedi.
(Firavun da) "Doğru söyleyenlerdensen getir onu (delilini)!" demişti.
Dedi ki, "Doğru sözlüysen getir bakalım onu."
Firavun: "Öyleyse haydi getir onu. Eğer doğru söyleyenlerdensen." dedi.
"Doğru söylüyorsan getir bakalım onu" dedi.
Dedi ki: "Göster onu; eğer doğruyu söylüyorsan?"
(Firavun) dedi ki: "Eğer doğru sözlü biriysen, haydi o zaman çıkar ortaya onu!"
Dedi: "Hadi getir onu ortaya, eğer doğru sözlülerden isen!"
(Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."
(Firavun): "Haydi onu getir bakayım, doğrulardan isen" dedi.
(Firavun:) "Eğer doğru sözlü biriysen, haydi, çıkar ortaya o dediğini!" diye cevap verdi.
Firavun, "Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu," dedi.
Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen
(Fir'avn): "Eğer doğrulardansan onu getir (bakalım)," dedi.
(Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."
(Fir'avn): "Doğru söyleyenlerdensen haydi getir onu" dedi.
Firavun: Eğer doğru söylüyorsan, haydi getir onu, dedi.
-Haydi doğru söylüyorsan onu getir, bakalım! dedi.
"Haydi, dedi, doğru söylüyorsan, göster o belgeni de görelim!"
(Firavun) dedi ki: "Hadi göster bakalım, eğer doğru söyleyenlerden isen?"
Dedi ki, 'Doğru sözlüysen getir bakalım onu.'
Firavun: "Öyleyse haydi getir onu. Eğer doğru söyleyenlerdensen." dedi.
He said: "Then bring it forth if you are of the truthful ones. "
Said he: “Then bring thou it, if thou be of the truthful.”
He said, ‘Produce it then if you are someone telling the truth. ’
He said, "Then produce it, if you are truthful."
He said: "Then bring it forth if you are of the truthful ones."
He said, "Then bring it forth if you are of the truthful ones."