Ant olsun o, onu açık ufukta gördü.
- Sizin arkadaşınız Muhammed, kesinlikle deli değildir. O, meleği apaçık ufukta görmüştü. O, gaypten gelen bilgileri sizden esirgeyemez.
Yemin olsun ki onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştü.
Onu apaçık bir ufukta görmüştür.
Ant olsun o, onu açık ufukta gördü.
O, Cebrail'i apaçık ufukta görmüştür.
Gerçek şu ki, Onu, ufukta apaçık görmüştür.
Doğrusu o, meleği berrak bir ufukta görmüştür.
Yemin olsun ki, onu apaçık ufukta gördü.
Andolsun o (peygamber), onu apaçık bir ufukta görmüştür.
Vallahi onu (Cebrail) açık ufukta gördü.
o gerçekten (meleği) gördü, berrak bir ufukta (gördü) onu;
Andolsun o, Cebrail'i apaçık ufukta gördü.
Vallahi gördü onu açık ufukta
Andolsun (Muhammed) onu apaçık ufukta görmüştür.
Andolsun o (peygamber), onu apaçık bir ufukta görmüştür.
Andolsun ki O (saahibiniz) onu apaçık ufukda görmüşdür.
Andolsun ki; onu, apaçık ufukta görmüştür.
Onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştür.
O, vahyi getiren elçi Cebrail'i, apaçık ufukta görmüştü.
Andolsun ki Onu apaçık ufuk olarak müşahede etti!
Onu apaçık bir ufukta görmüştür.
Ant olsun o, onu açık ufukta gördü.
And he saw him by the clear horizon.
And he saw him on the clear horizon;
He saw him on the clear horizon.
He saw him at the high horizon.,
And he saw him by the clear horizon.
He saw him by the clear horizon.