"Onları dümdüz araziye çevirecektir."
"Böylece yerini dümdüz, bomboş bırakacaktır."
Orayı (yerlerini) dümdüz, bomboş bırakacaktır.
"Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır."
"Onları dümdüz araziye çevirecektir."
Yerlerini de aynı seviyede dümdüz bırakacaktır.
"Yerlerini dümdüz ve bomboş bırakacaktır!"
ve arzı çırılçıplak, kupkuru bir düzlük olarak bırakacak;
"Yerlerini bomboş, dümdüz bırakacaktır."
"Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır."
Yerlerini dümdüz bomboş bir halde bırakacak:
yeri dümdüz ve çıplak bir hale getirecek,
"Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan halinde bırakacaktır."
Yerlerini düpedüz bomboş bırakacak
Yerlerini boş, dümdüz bırakacaktır.
"Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır."
"(Savuracak) da yerlerini dümdüz bir toprak haalinde bırakacak".
Yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek.
Yerlerini de dümdüz, kuru bir toprak haline getirecektir.
(105-106) Bir de sana o gün, dağların durumunu sorarlar. De ki: "Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak, yerlerini dümdüz, boş vaziyette bırakacak."
"Onların yerlerini boş, dümdüz halde bırakır. "
'Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.'
Onları dümdüz araziye çevirecektir.
"Then He will leave it as a smooth plain. "
“And leave it a level plain.”
He will leave them as a barren, level plain
"He will leave them like a barren, flat land.
"Then He will leave it as a smooth plain."
"Then He will leave it as a smooth plain.