"Ben seni seçtim. Öyleyse vahyolunanı dinle."
Ben seni seçtim. Artık vahyolunanları dinle!
Seni (elçi olarak) ben seçtim. vahyedilmekte olanı dinle!
"Ben seni seçtim, öyleyse vahyolanı dinle."
"Ben seni seçtim.* Öyleyse vahyolunanı dinle."
Ben seni seçtim. Şimdi sana bildirilecek şeyleri dinle.
"Çünkü seni seçtim. Artık, bildirileni dinle!"
Ve Ben seni (elçi) olarak seçtim; bundan böyle artık sana vahyedileni dinle!
"Ve ben seni seçtim; o halde vahyedilecek olanı dinle!"
"Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle."
Ve Ben, seni seçtim; şimdi vahyedileni dinle!
Ben seni (kendime elçi olarak) seçtim; öyleyse artık (sana) vahyolunanı dinle!
"Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle."
Ve ben, seni ıhtiyar buyurdum şimdi verilecek vahyi dinle
"Ben seni seçtim, şimdi vahyolunanı dinle."
"Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle."
Ben seni (peygamberliğe) seçdim. Şimdi vahy olunacak şeyleri dinle:
Ve ben; seni seçtim. Öyleyse vahyolunanı dinle.
-Ben, seni seçtim, Sana vahyolunanı dinle.
Peygamberliğe seçtim seni, öyleyse iyi dinle sana vahyedileni!
"Ben seni seçtim! O halde vahyolunan bilgiyi algıla!"
'Ben seni seçtim, öyleyse vahyolanı dinle.'
Ben seni seçtim.* Öyleyse vahyolunanı dinle.
"And I have chosen you, so listen to what is being inspired. "
“And I have chosen thee, so hearken thou to what is revealed:
I have chosen you, so listen well to what is revealed.
"I have chosen you, so listen to what is being revealed.
"And I have chosen you, so listen to what is being inspired."
"I have chosen you, so listen to what is being inspired."