"Siz burada; bulunduğunuz yerde hep güven içinde bırakılacak mısınız?"
"Burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?"
(146, 147, 148) Siz burada, bahçelerde, (su) kaynaklarında, ekinlerin ve salkımları aşağıya sarkmış hurmalıkların içinde güvende bırakılacak mısınız?
"Şurada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"
"Siz burada; bulunduğunuz yerde hep güven içinde bırakılacak mısınız?"
Burada güven içinde bırakılacağınızı mı zannediyorsunuz?
"Burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
"İçinde bulunduğunuz şu konumda böylece bırakılacağınıza dair güvenceniz mi var?
"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
"Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"
Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız:
Bu bulunduğunuz hal üzere hep böyle güvenlik içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?
(146-148) "Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?"
Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız?
"Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?"
"Siz burada güvenlik (aminiyne) içinde mi bırakılacaksınız?"
"Siz burada (ki nimetlerin içinde) emin emin bırakılacak mısınız"?
Burada emniyet içinde bırakılır mısınız?
Siz, burada güven içinde mi bırakılacaksınız?
Siz burada, konfor ve güven içinde kendi rahatınıza bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?
"(Ne yaparsanız yapın) hep böyle güvende olacağınızı mı sanıyorsunuz?"
'Şurada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?'
"Siz burada; bulunduğunuz yerde hep güven içinde bırakılacak mısınız?"
"Will you be left secure in that which you have here"
“Are you to be left secure in what is here,
Are you going to be left secure amid what is here,
"Do you suppose you will be left forever, secure in this state?
"Will you be left secure in that which you have here?"
"Will you be left secure in what you have here?"