"Eğer doğru söylüyorsan, haydi gökten üzerimize parçalar düşür."
"Haydi, eğer doğru söyleyenlerden isen üzerimize gökten bir kütle düşür!" dediler.
Doğru sözlülerdensen üzerimize gökten bir parça indir!"
"Doğru sözlü isen üzerimize gökten kütleler indir."
"Eğer doğru söylüyorsan, haydi gökten üzerimize parçalar düşür."
Doğru söylüyorsan gökten üzerimize parçalar düşürsene!"
"Üzerimize gökten bir parça düşür; eğer doğruyu söylüyorsan?"
Fakat sen, eğer sözünün arkasındaysan haydi göğü paramparça başımıza indir!"
"Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!"
"Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."
Üzerimize gökten bir parça düşürüver, eğer doğru söyleyenlerden isen."
Eğer doğru sözlü biriysen, haydi, göğü parça parça başımıza indir (de görelim)!"
"Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür."
Üzerimize Semadan bir kıt'ayı düşürüver haydi sadıklardan isen
"Eğer doğrulardansan o halde üzerimize gökten parçalar düşür."
"Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."
"Eğer doğruculardan isen gökden üstümüze bir parça düşür".
Eğer sadıklardan isen bize, gökten bir parça indir.
Eğer, doğru söylüyorsan haydi üzerimize gökten bir parça düşürüver.
Eğer peygamberlik iddiasında doğru isen haydi gökten üstümüze bir parça düşür, üstümüze azap indir."
"Eğer sözünde sadıksan, hadi üzerimize semadan parçalar düşürt. "
'Doğru sözlü isen üzerimize gökten kütleler indir.'
"Eğer doğru söylüyorsan, haydi gökten üzerimize parçalar düşür."
"So let pieces from the sky fall upon us if you are of those who are truthful!"
“Then cause thou pieces of the sky to fall upon us, if thou be of the truthful.”
So make lumps from heaven fall down on us if you are telling the truth. ’
"Let masses from the sky fall on us, if you are truthful."
"So let pieces from the heaven fall upon us if you are of those who are truthful!"
"So let pieces from the sky fall upon us if you are of those who are truthful!"