Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk. Onu yüklenmeye yanaşmadılar. Ondan korktular. Onu insan yüklendi. O, çok zalim ve çok cahildir.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | inna | şüphesiz biz | |
2 | aradna | sunduk | عرض |
3 | l-emanete | emaneti | امن |
4 | ala | ||
5 | s-semavati | göklere | سمو |
6 | vel'erdi | ve yere | ارض |
7 | velcibali | ve dağlara | جبل |
8 | feebeyne | fakat kaçındılar | ابي |
9 | en | ||
10 | yehmilneha | onu yüklenmekten | حمل |
11 | ve eşfekne | ve korktular | شفق |
12 | minha | ondan | |
13 | vehameleha | ve onu yüklendi | حمل |
14 | l-insanu | insan | انس |
15 | innehu | doğrusu o | |
16 | kane | كون | |
17 | zelumen | çok zalimdir | ظلم |
18 | cehulen | çok cahildir | جهل |
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, sorumluluğundan korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalimdir; çok cahildir.
Biz emaneti (sorumluluğu) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler, (sorumluluğundan) korkmuşlardı.* Onu insan yüklenmişti. Şüphesiz ki o (insan), çok zalimdir,* çok cahildir.
Biz sorumluluğu (sınanmayı) göklere, yere, dağlara sunmuştuk da onlar onu yüklenmekten çekinmişler ve kabul etmemişlerdi. Ancak onu insan yüklendi; o zalim ve cahil olmuştu.*
Biz, emaneti* göklere, yere ve dağlara sunduk. Onu yüklenmeye yanaşmadılar*. Ondan korktular.* Onu insan yüklendi. O, çok zalim ve çok cahildir.*
Biz emaneti*; göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkup titrediler. Onu insan yüklendi. O da çok zalimleşti* ve kendine hakim olamadı*..
Sorumluluğu, göklere, yeryüzüne ve dağlara verdik; onu yüklenmekten çekindiler, ondan korktular. Ve insan, onu yüklendi. Aslında, o, çok haksızlık yapar; çok bilisizdir.
İşin gerçeği Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk; ve onlar emanete ihanetten kaçındılar; nihayet onu insan yüklendi: ne var ki, o da zalim ve cahil biri olup çıktı.
Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.
Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
Evet Biz, o emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar ve ondan korktular da insan yüklendi onu. O gerçekten çok zalim, çok cahil bulunuyor
Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emanet)i insan üstlendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir.
Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.
Evet, biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik, onlar onu yüklenmeğe yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi, o cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, on(un sorumluluğun)dan korktular; onu insan yüklendi; (fakat onun ağır sorumluluğunu tam kavrayamadı) doğrusu o, çok zalim, çok cahildir.
Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim çok cahildir.
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) etdik de onlar bunu yüklenmekden çekindiler, bundan endişeye düşdüler. İnsan (a gelince: O, tutdu) bunu sırtına yükledi. Çünkü o, çok zulümkar, çok cahildir.
Gerçekten Biz, emaneti; göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Ve korkup titrediler. Onu insan yüklendi. Doğrusu insan; pek zalim ve pek cahil oldu.
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onu taşımaktan kaçındılar, ondan korktular. Onu insan yüklendi. O, zalim ve cahil oldu.
Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar. Zira sorumluluğundan korktular, ama onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahildir.
Muhakkak ki biz o Emaneti (Esma şuuruyla yaşamayı), semalara (benlik bilincine), arza (bedene) ve dağlara (organlara) önerdik de, onu yüklenmekten kaçındılar (Esma bileşimleri onu açığa çıkarmaya elvermedi); ve ondan korktular! Onu, İnsan (hilafeti oluşturan Esma manalarını açığa çıkarma şuuru) yüklendi! Muhakkak ki o zalim (hakikatini hakkıyla yaşamakta yetersiz) ve cahildir (sınırsız Esma'yı bilmede yetersizdir)!
Biz sorumluluğu (sınanmayı) göklere, yere, dağlara sunmuştuk da onlar onu yüklenmekten çekinmişler ve kabul etmemişlerdi. Ancak onu insan yüklendi; o zalim ve cahil olmuştu.
Biz, emaneti* göklere, yere ve dağlara sunduk. Onu taşımaya yanaşmadılar*. Ondan korktular.* Onu insan taşıdı. O, çok zalim ve çok cahildir.*
We have offered the trust to the heavens and the Earth, and the mountains, but they refused to bear it, and were fearful of it. But the human being accepted it; he was transgressing, ignorant.
We presented the trust to the heavens and the earth and the mountains, and they refused to bear it and were afraid of it; but man bore it — he is unjust and ignorant —
We offered the Trust to the heavens, the earth and the mountains but they refused to take it on and shrank from it. But man took it on. He is indeed wrongdoing and ignorant.
We have offered the responsibility (freedom of choice) to the heavens and the earth, and the mountains, but they refused to bear it, and were afraid of it. But the human being accepted it; he was transgressing, ignorant.,
We have offered the trust to the heavens and the earth, and the mountains, but they refused to bear it, and were fearful of it. But man accepted it; he was transgressing, ignorant.
We have offered the trust to the heavens and the earth, and the mountains, but they refused to bear it, and were fearful of it. But the human being accepted it; he was transgressing, ignorant.