Diyordu ki: "Sen gerçekten ahireti doğrulayanlardan mısın?"
Derdi ki: "Sen de, öldükten sonra dirilmeye inananlardan mısın?"
Der(di) ki: ‘Sen de (diriltilmeye) inananlardan mısın?
"Şöyle konuşurdu, ‘Sen de doğruluyor musun?' "
Diyordu ki: "Sen gerçekten ahireti doğrulayanlardan mısın?"
Bana şöyle derdi: "Sen gerçekten inanıyorsun; öyle mi?"
"Gerçekten, doğrulayanlar arasında mısın?"
bana, "Sahi, sen gerçekten de onun doğruluğunu tasdik mi ediyorsun?" derdi;
Derdi ki: "Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden misin?"
"Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"
Derdi ki: "Sen gerçekten inananlardan mısın?
(bana) derdi ki, 'Ne? Sen onun doğru olduğuna gerçekten inananlardan mısın,
"Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?" derdi.
Derdi: sen cidden inananlardan mısın?
Derdi ki: "Sen doğrulayanlardan mısın?
"Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"
(Bana:) "Gerçek sen de (tekrar dirilmiye) kat'i inananlardan mısın?" derdi.
Derdi ki: Sen de mi tasdik edenlerdensin?
Bana derdi ki: -Sen gerçekten tasdik mi ediyorsun?
(51-53) Derken biri der ki: "Sahi, benim de yakın bir arkadaşım vardı. Yanıma gelir, iğneli iğneli "Sen de mi, derdi, bu masala inananlar arasında yer alıyorsun? Yani biz ölüp çürümüş kemik, toz toprak haline geldikten sonra, biz mi dirilip hesap vereceğiz, buna da inanılır mı?"
(O) derdi ki: "Hakikaten sen (bildirilenleri) tasdik edenlerden misin?"
'Şöyle konuşurdu, 'Sen de doğruluyor musun?' '
Diyordu ki: "Sen gerçekten ahireti doğrulayanlardan mısın?"
"Who use to Say: "Are you among those who believe in this"
“Said he: ‘Art thou in truth of those who give credence:
who would say to me, "Are you one of those who say that it is true:
"He used to mock: 'Do you believe all this?
"Who used to say: 'Are you among those who believe in this?'
"Who used to say, "Are you among those who acknowledge this?"