Öğüt ver; sen yalnızca öğüt vericisin.
Öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin.
Hatırlat! Sen sadece hatırlatıcısın.*
Hatırlat, çünkü sen hatırlatıcısın.
Öğüt ver; sen yalnızca öğüt vericisin.
Öyleyse sen doğru bilgi ver (Kur'an'ı tebliğ et); senin görevin sadece bilgi vermektir.
Artık, hatırlat! Sen, yalnızca hatırlatıcısın.
İmdi sen (ey peygamber) hatırlat! Çünkü sen sadece bir hatırlatıcısın;
Artık uyar/düşündür! Çünkü sen bir uyarıcı/düşündürücüsün.
Artık sen, öğüt verip hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın.
Haydi öğüt ver, sen şimdi yalnızca bir öğütçüsün!
İşte böyle, (ey Peygamber,) onlara öğüt ver; senin görevin yalnız öğüt vermektir:
Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.
haydi ıhtar et; sen şimdi sırf bir öğütçüsün
Öğüt ver, çünkü sen ancak öğüt verensin.
Artık sen, öğüt verip hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın.
(Habibim) sen hemen (onlara Allahın ni'metlerini, tevhid delillerini) hatırlat. Sen ancak bir hatırlatıcısın.
Öğüt ver, çünkü sen; ancak bir öğütçüsün.
-Hatırlat/uyar! Sen ancak uyarıcısın.
İşte böyle... Sen insanları irşada devam et! Zaten senin görevin sadece irşad edip düşündürmektir.
HATIRLAT; çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın (hakikatlerini hatırlatmak için irsal oldun)!
Hatırlat, çünkü sen hatırlatıcısın.
Öğüt ver; sen yalnızca öğüt vericisin.
So remind, for you are but a reminder.
So remind thou; thou art but one reminding,
So remind them! You are only a reminder.
You shall remind, for your mission is to deliver this reminder.
So remind, for you are but a reminder.
So remind, for you are but a reminder.