O insan yiyeceğine bir baksın!
İnsan, yediğine bir baksın!
Bu insan, yiyeceğine bir baksın!
İnsan, yiyeceğine bir baksın!
O insan* yiyeceğine bir baksın!
O adam bir de yiyeceğine baksın.
Madem öyle, insan, yiyeceklerine bir baksın.
İnsanoğlu yediklerine bir baksın:
Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine!
Bir de insan, yediğine bir bakıversin;
Bir de o insan yiyeceğine baksın!
Öyleyse insan, yiyeceklerin(in kaynağın)a bir baksın:
Her şeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın!
Bir de insan taamına baksın
İnsan şu yiyeceğine baksın.
Bir de insan, yediğine bir bakıversin;
Öyle ya, o insan (bir kerre) yediğine baksın.
Öyle ya insan yiyeceğine bir baksın.
İnsan yemeğine bir baksın.
(24-31) Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük. Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük, Orada hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik.
İnsan yediğine bir baksın!
İnsan, yiyeceğine bir baksın!
İnsan* yiyeceğine bir baksın!
Let man look to his provisions.
So let man look at his food: —
Man has only to look at his food.
Let the human consider his food!
Let man look to his provisions.
Let the human being look to his provisions.