Bu gerçeğe rağmen insan yine de tuğyan eder.
Gerçek şu ki, insan azar.
(6, 7) Hayır! Şüphesiz ki insan, kendini zengin (ihtiyaçsız) gördüğü için azar.*
Doğrusu, insan azar;
Bu gerçeğe rağmen insan yine de tuğyan* eder.
Yok, yok… İnsan kesinlikle azar;
Hayır, asla! Aslında, insan, kesinlikle azıtır.
Evet, evet; insan mutlaka azar,
İş, sanıldığı gibi değil! İnsan gerçekten azar:
Hayır; gerçekten insan, azar.
Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!
Gerçek şu ki insan fütursuzca azar,
(6-7) Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.
Sakın okumamak etme, çünkü insan muhakkak tuğyan eder
Hayır, (Rabbinin bu kadar iyiliğine rağmen yine) insan azar;
Hayır gerçekten insan, azar.
(Okumamakdan) sakın! Çünkü insan muhakkak azar,
Hayır; insan azgınlık eder.
-Hayır! Şüphesiz insan azgınlık ediyor.
(6-7) Hayır! Rabbinin bunca nimetlerine rağmen kafir insan kendisini ihtiyaçsız zannetti diye azar.
Hayır, (iş sanıldığı gibi değil; düşünün)! Muhakkak ki insan (hakikatinden kozalı yaşarsa), elbette azgınlık eder (şehvet peşinde koşar);
Doğrusu, insan azar;
Bu gerçeğe rağmen insan yine de tuğyan* yapar.
Alas, man is bound to transgress.
No, indeed! Man transgresses,
No indeed! Truly man is unbridled
Indeed, the human transgresses.
Alas, man is bound to transgress.
Alas, the human being is bound to transgress.