İki toplumun karşılaştığı gün, başınıza gelen musibet, Allah'ın izniyleydi. Bu Mü'minlerin belirlenmesi içindi.
İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler Allah'ın izniyle gerçekleşti. Bu, Allah'ın gerçek müminleri belirlemesi içindi.
(166, 167) (Uhud'da) iki ordu karşılaştığı gün başınıza gelenler ancak Allah'ın izniyle olmuştur ki bu da müminleri (diğerlerinden) ayırt etmesi ve münafıkları ortaya çıkarması içindi.* Onlara (münafıklara) "Gelin, Allah yolunda çarpışın veya savunma yapın!" dendiği zaman, "Savaşmayı (savaşın olacağını) bilseydik elbette size uyardık." demişlerdi. Onlar (o gün) imandan çok küfre yakındı. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı.* (Oysa) Allah onların içlerinde gizlediklerini çok iyi bilendir.
İki ordu çarpıştığı gün başınıza gelenler ALLAH'ın izniyle oldu. Gerçeği onaylayanlar böylece ayırt edilir.
İki toplumun karşılaştığı gün, başınıza gelen musibet, Allah'ın izniyleydi.* Bu Mü'minlerin belirlenmesi içindi.
İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler, Allah'ın onayıyla geldi. Bunu yaptı ki inanıp güvenenleri bilsin.
İki topluluğun karşılaştığı gün başınıza gelenler, Allah'ın izniyle olmuştur; inananları belirlemesi için.
İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler Allah'ın izni sonucunda gerçekleşmişti. Bu da (Allah'ın) mü'minleri belirlemesi içindi.
İki topluluğun karşılaştığı gün sizin başınıza gelen, Allah'ın izniyledir ve Allah, müminleri bilsin diyedir.
İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırdetmesi;
O iki ordu çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allah'ın izniyledir. Hem müminleri belli edeceği,
iki ordunun harpte karşılaştığı gün başınıza gelenler Allah'ın izni ile gerçekleşti. Bu, Allah'ın (gerçek) müminleri belirlemesi içindi;
(166-167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah'ın izniyledir. Bu da mü'minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), "Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin" denildi de onlar, "Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.
O iki cem'iyet çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allahın izniledir. Hem mü'minleri belli edeceği için,
İki topluluğun karşılaştığı gün, sizin başınıza gelen, ancak Allah'ın izniyle olmuştur ki (O), inananları bilsin (deneyip ortaya çıkarsın).
İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Tanrı'nın izniyle idi. (Bu, Tanrı'nın) inançlıları ayırdetmesi; (ve)
İki ordu karşılaşdığı gün size gelen musıybet Allahın emriyle idi. (Bu, Allahın) mü'minleri ayırd etmesi.
İki ordu karşılaştığı gün size gelen musibet, Allah'ın emriyleydi. Bu; mü'minleri belirtmek içindi.
(166-167) İki ordunun çarpıştığı gün başınıza gelen ancak Allah'ın izni ile olmuştu. Müminleri belirlemek ve münafıklık edenleri de ortaya çıkarmak için. O münafıklara: -Gelin, Allah yolunda savaşın veya müdafaada bulunun! denilmiş, onlar da: -Savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik elbette, demişlerdi. Onlar o gün, imandan çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Allah onların gizlediğini çok iyi biliyor.
(166-167) İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen musibet Allah'ın izniyle olmuştu. Bu da O'nun müminleri ayırd etmesi, münafıklık yapanları da meydana çıkarması için idi. O münafıklara: "Gelin, Allah yolunda savaşın veya hiç olmazsa düşmanınızın size ve ailelerinize saldırmasını önleyin!" denildiğinde: "Biz savaş olacağını bilseydik size katılırdık." dediler. Doğrusu o gün onlar imandan ziyade küfre yakın idiler. Onlar, ağızlarıyla, kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Ama Allah onların gizlediklerini pek iyi bilir.
(Uhud'da) iki topluluğun savaşında başınıza gelenler, hakikatiniz olan Allah Esma'sının getirisinin iman edenlerde açığa çıkıp, kimin ne olduğunun bilinmesi içindir.
İki ordu çarpıştığı gün başınıza gelenler ALLAH'ın izniyle oldu. İnananlar böylece ayırdedilir.
İki toplumun karşılaştığı gün, başınıza gelen musibet, Allah'ın izniyleydi. Bu mü'minlerin belirlenmesi içindi.
And what you suffered on the day the two hosts met was by God's leave, and to let the believers know.
And what befell you the day the two hosts met was by the leave of God, that He might know the believers,
What assailed you on the day the two armies met was by Allah’s permission, so that He would know the muminun,
What afflicted you the day the two armies clashed was in accordance with GOD's will, and to distinguish the believers.
And what you suffered on the day the two hosts met was with the permission of God, and to let the believers know.
What you suffered on the day the two armies met was by God's leave, and to let those who acknowledge know.