Hani! Biz, dağı gölgelik gibi üzerlerine kaldırmıştık da onlar da üzerlerine düşecek sanmışlardı. "Size verdiğimize sımsıkı sarılın, içindeki öğüdü tutun ki takva sahibi olabilesiniz."
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | ve iz | hani | |
2 | netekna | kaldırmıştık | نتق |
3 | l-cebele | dağı | جبل |
4 | fevkahum | üzerlerine | فوق |
5 | keennehu | sanki gibi | |
6 | zulletun | bir gölge | ظلل |
7 | ve zennu | ve sanmışlardı | ظنن |
8 | ennehu | onlar şüphesiz | |
9 | vakiun | üstlerine düşecek | وقع |
10 | bihim | onların | |
11 | huzu | tutun | اخذ |
12 | ma | şeyi (Kitabı) | |
13 | ateynakum | size verdiğim | اتي |
14 | bikuvvetin | kuvvetle | قوي |
15 | vezkuru | ve hatırlayın | ذكر |
16 | ma | olanı | |
17 | fihi | içinde | |
18 | leallekum | belki | |
19 | tettekune | korunursunuz | وقي |
Bir zamanlar, dağı İsrailoğulları'nın tepesine bir gölgelik gibi çekmiştik de onu üstlerine düşüyor sanmışlardı. "Size verdiğimiz kitabı kuvvetle tutunuz ve içindekini hatırınızdan çıkarmayınız ki korunabilesiniz" dedik.
Hani üstlerine düşeceğini sandıkları (Sînâ)* Dağı'nı onların üzerine gölge gibi kaldırmıştık. (Onlara) "Size verdiğimizi (Kitabı) kuvvetle alın (sıkıca tutunun) ve içinde olanı hatırlayın ki takvâlı olabilesiniz." (demiştik).
Dağı bir şemsiye gibi üzerlerinde sarsmıştık. Öyle ki tepelerine düşeceğini sanmışlardı: "Size verdiğime sımsıkı sarılın. Kurtulabilmeniz için içeriği üzerinde düşünün."
Hani! Biz, dağı gölgelik gibi üzerlerine kaldırmıştık da onlar da üzerlerine düşecek sanmışlardı. "Size verdiğimize sımsıkı sarılın, içindeki öğüdü tutun ki takva sahibi olabilesiniz."
Bir gün o dağı adeta bir gölgelik gibi üzerlerine kaldırdık; başlarına düşeceğini sandılar. "Size verdiğimizi(Tevrat'ı) sıkı tutun. İçindekilerini düşünün ki kendinizi koruyabilesiniz" dedik.
Dağı, bir gölgelik gibi onların üzerine kaldırdığımızda, üstlerine düşeceğini sanmışlardı. "Size verdiğimize sımsıkı sarılın ve içindekilerini aklınızda tutun; böylece, belki sorumluluk bilincine erişirsiniz!"
Ve Biz (Sina) Dağı'nı bir gölgelik gibi tepelerine dikip, onların dağın üzerlerine yıkılacağını zannettikleri o zaman da (demiştik): "Size bahşettiğimiz vahye sımsıkı sarılın ve onun ilkelerini aklınızdan çıkarmayın ki, sorumluluğunuzu yerine getirmiş olasınız!"
Bir zaman, dağı tepelerine bir gölgelik gibi çekmiştik de onu üstlerine düşüyor sanmışlardı. "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın ki korunabilesiniz."
Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki:) "Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün, ki sakınasınız."
Hani bir zamanlar Biz o dağı bir gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de üzerlerine düşüyor zannetikleri bir sırada demiştik ki: "Size verdiğimiz Kitabı sıkıca tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın, umulur ki korunursunuz!"
Ve Sina Dağını, adeta bir gölge gibi İsrailoğullarının tepesinde salladığımız ve onların da dağın üzerlerine yıkılacağını düşündükleri zaman (onlara dememiş miydik:) "Size bahşettiğimiz kitaba sıkıca sarılın ve onun içindekileri aklınızda iyi tutun, ki Allaha karşı sorumluluk bilincine erişesiniz"?
Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı. (Onlara:) "Size verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız" demiştik.
Hem bir vakıt biz o dağı bir gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de kendilerine düşüyor zannettikleri bir halde demiştik ki size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın gerektir ki korunursunuz
Bir zaman da üzerlerine dağı, bir gölge gibi kaldırmıştık, üstlerine düşecek sanmışlardı: "Size verdiğim(Kitap)ı kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlay(ıp yap)ın ki (azabımızdan) korunasınız!" (demiştik).
Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik/kaldırmıştık. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki:) "Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün ki sakınasınız."
Biz bir zaman dağı, sanki o bir gölgelik imiş gibi, çekib (İsrail oğullarının) üstlerine kaldırmışdık. Onlar hakıykaten bu, kendilerine düşecek sanmışlardı. (İşte o vakit): "Size verdiğimiz (kitab) ı kuvvetle (ciddiyetle, azm ile) tutun. Onda olanı düşünün. Taki (kötülükden) sakınmış olasınız" (demişdik).
Hani, Biz dağı üzerlerine gölgelik gibi kaldırmıştık da, onlar tepelerine düşecek sanmışlardı. Size verdiğimizi kuvvetle tutun. Ve onda olanı düşünün ki; sakınasınız.
Dağı onların üzerine kaldırmıştık. Sanki o gölgelik gibiydi. Öyle ki başlarına düşeceğini zannettiler. Size verdiğimize kuvvetle sarılın. Onun içinde olanları aklınızda tutun ki korunabilesiniz!
Hem bir vakit biz o dağı bir gölgelik gibi İsrailoğullarının başlarının üstüne kaldırmıştık da onlar, dağın üzerlerine düşeceğini sanmışlardı. O zaman demiştik ki: Size verdiğimiz bu kitab'a ciddiyetle sarılın ve içindeki gerçekleri düşünüp hiç hatırınızdan çıkarmayın ki Allah'ı sayıp kötülüklerden sakınasınız.
Hani o dağı sanki bir gölgelik gibi üstlerinde yükseltip kaldırmıştık da, o üzerlerine düşüp, kendilerini helak edecek diye düşünmüşlerdi.. . "Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve onda olanı hatırlayıp düşünün ki korunabilesiniz. "
Dağı bir şemsiye gibi üzerlerinde sarsmıştık. Öyle ki tepelerine düşeceğini sanmışlardı: 'Size verdiğime sımsıkı sarılın. Kurtulabilmeniz için içeriği üzerinde düşünün.'
Hani! Biz, dağı gölgelik gibi üzerlerine kaldırmıştık da onlar da üzerlerine düşecek sanmışlardı. "Size verdiğimize sımsıkı sarılın, içindeki öğüdü tutun ki takva sahibi olabilesiniz."
And We raised the mountain above them as if it were a cloud, and they thought it would fall on them: "Take what We have given you with strength and remember what is in it that you may be righteous. "
And when We raised the mountain above them as if it were a canopy: — and they supposed it was to fall upon them — “Hold fast what We give you; and remember what is therein, that you might be in prudent fear.”
When We uprooted the mountain, lifting it above them like a canopy, and they thought it was about to fall on them: ‘Seize hold vigorously of what We have given you and remember what is in it, so that hopefully you will have taqwa. ’
We raised the mountain above them like an umbrella, and they thought it was going to fall on them: "You shall uphold what we have given you, strongly, and remember the contents thereof, that you may be saved."
And We raised the mountain above them as if it were a cloud, and they thought it would fall on them: "Take what We have given you with strength and remember what is in it that you may be righteous."
When We raised the mountain above them as if it were a cloud, and they thought it would fall on them: "Take what We have given you with strength and remember what is in it that you may be aware."