Bu, sizin kendisinden kuşku duyduğunuz şeydir.
İşte şüphe ettiğiniz azap budur.
İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir." (denecektir).*
"Bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir."
Bu, sizin kendisinden kuşku duyduğunuz şeydir.
İşte bu ceza, dünyadayken bir türlü inanamadığınız şeydir."
"Kuşkulanıp durduğunuz şey, işte budur!"
İşin gerçeği, bu, sizin baştan beri 'acaba' dediğiniz şeyin ta kendisidir."
"İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey."
"Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir."
İşte o sizin şüphe ve mücadele edip durduğunuz şey budur.
İşte siz (hakikat inkarcı)larının sorguladığı şey budur!"
"İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!"
İşte o sizin şekk ve mücadele edip durduğunuz bu
İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!"
Gerçekten bu sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.
"Şübhesiz ki bu, (hakkında) şübhe, ve mücadele edib durduğunuz şeydir".
İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.
İşte bu sizin hakkında şüphe ettiğiniz şeydir.
(47-50) Allah Zebanilere: "Tutun onu da" buyurur, "cehennemin ta ortasına sürükleyin. Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!" ve deyin ki: "Tat bakalım! Hani üstündün, kudretliydin, asildin!" İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur.
"İşte bu, şüpheyle karşıladığınız (iman etmediğiniz) şeydir!"
'Bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir.'
Bu, sizin kendisinden kuşku duyduğunuz şeydir.
Surely, this is what you used to doubt!
“This is that whereof you doubted.”
This is the very thing you used to doubt. ’
This is what you used to doubt.
Surely, this is what you used to doubt!
Surely, this is what you used to doubt!