"Eyvah! Keşke falancayı dost edinmeseydim!"
"Vah bana, keşke falancayı dost edinmeseydim!"
"Ah, yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim!
"Vay bana, keşke falancayı arkadaş edinmeseydim."
"Eyvah! Keşke falancayı dost edinmeseydim!"
Yazık oldu bana. Keşke şu kimseyi dost edinmeseydim.
"Vay başıma gelene! Keşke o kişiyi dost edinmeseydim?"
Vah n'olaydım! Keşke falanca kimseyi kendime yol gösterici bir dost tutmayaydım!
"Ah, ne olurdu, falancayı dost edinmeseydim."
"Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim."
Eyvah! Keşke falancayı dost edinmeseydin!
"Vah bana, n'olurdu, falancayı kendime dost edinmemiş olsaydım!
"Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!"
Eyvah keşke falanı dost tutmıyaydım
"Vah bana, ne olurdu, ben falanı dost tutmasaydım!"
"Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim."
"Ne yazık bana! Keşki fülanı dost tutmayaydım".
Vay başıma gelene: Keşki falancayı dost edinmeseydim.
Vay başıma gelene! Keşke falancayı dost edinmeseydim.
(27-29) O gün zalim, parmaklarını ısırır "Eyvah! der, keşke o Peygamberle birlikte yol tutsaydım. Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim! Vallahi bana gelen öğütten (Kur'an'dan) beni o uzaklaştırdı. Zaten şeytan, insanı (işte böyle uçuruma sürükleyip sonra da) yüzüstü, yalnız bırakır."
"Yazık oldu bana, keşke şunu (beden şeytanını - karındaki ikinci beynin beyinde oluşturduğu ben bedenim kabulü. Kaynak bilgi: www. okyanusum. com'da, The Second Brain) dost edinmeseydim!"
'Vay bana, keşke falancayı arkadaş edinmeseydim.'
"Eyvah! Keşke falancayı veli edinmeseydim!"
"Woe unto me, I wish I did not take so and so as a friend!"
“Woe is me! Would that I had not taken such-and-such for a friend!
Alas for me! If only I had not taken so-and-so for a friend!
"Alas, woe to me, I wish I did not take that person as a friend.
"Woe to me, I wish I did not take so and so as a friend!"
"Woe unto me, I wish I did not take so and so as a friend!"