سورة الفرقان

25. Furkan suresi
Ayırıcı

Rahmeti Bol ve Kesintisiz Olan Allah'ın Adıyla

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

Âlemlere uyarıcı olması için, kuluna Furkan'ı indiren ne mübarektir!

تَبَارَكَ الَّذ۪ي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلٰى عَبْدِه۪ لِيَكُونَ لِلْعَالَم۪ينَ نَذ۪يراًۙ

Tebarekellezi nezzelel furkane ala abdihi li yekune lil alemine nezira.

O ki, göklerin ve yerin egemenliği yalnızca O'na aittir. Ve O, çocuk edinmemiştir. Egemenlikte O'nun ortağı yoktur. Her şeyi yaratan, işleyiş ve varoluş yasalarını belirleyen O'dur.

اَلَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَر۪يكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْد۪يراً

Ellezi lehu mulkus semavati vel ardı ve lem yettehız veleden ve lem yekun lehu şerikun fil mulki ve halaka kulle şey'in fe kadderahu takdira.

O'nun yanı sıra hiçbir şeyi yaratamayan, kendileri yaratılmış olan, kendilerine yarar sağlama ve kendilerinden zararı savma güçleri olmayan; ölüme, hayata ve ölümden sonra diriltmeye güçleri yetmeyenleri ilahlar edindiler.

وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْـٔاً وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ ضَراًّ وَلَا نَفْعاً وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتاً وَلَا حَيٰوةً وَلَا نُشُوراً

Vettehazu min dunihi aliheten la yahlukune şey'en ve hum yuhlekune ve la yemlikune li enfusihim darran ve la nef'an ve la yemlikune mevten ve la hayaten ve la nuşura.

Kafirler: "Bu sadece onun uydurduğu bir yalandır. Ona bu konuda diğer toplumlar da yardım etti." dediler. Böylece haksızca iftira ettiler.

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اِفْكٌۨ افْتَرٰيهُ وَاَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ اٰخَرُونَۚۛ فَقَدْ جَٓاؤُ۫ ظُلْماً وَزُوراًۚۛ

Ve kalellezine keferu in haza illa ifkunifterahu ve eanehu aleyhi kavmun aharun, fe kad cau zulmen ve zura.

Ve "O, onun yazdırdığı ve sabah akşam ona dikte ettikleri evvelkilerin masallarıdır." dediler.

وَقَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلٰى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً

Ve kalu esatirul evvelinektetebeha fe hiye tumla aleyhi bukreten ve asila.

De ki: "Onu, göklerin ve yerin sırrını Bilen indirdi. Kuşkusuz O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir."

قُلْ اَنْزَلَهُ الَّذ۪ي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّهُ كَانَ غَفُوراً رَح۪يماً

Kul enzelehullezi ya'lemus sırre fis semavati vel ard, innehu kane gafuran rahima.

Dediler ki: "Bu nasıl bir resul ki, yiyor-içiyor, çarşı-pazar dolaşıyor. Ona bir melek indirilseydi de onunla birlikte uyarıcı olsaydı ya!"

وَقَالُوا مَالِ هٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْش۪ي فِي الْاَسْوَاقِۜ لَوْلَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذ۪يراًۙ

Ve kalu mali hazer resuli ye'kulit taame ve yemşi fil esvak, lev la unzile ileyhi melekun fe yekune meahu nezira.

"Veya ona bir hazine verilseydi veya kendisinden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!" Bu zalimler: "Siz yalnızca büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz." dediler.

اَوْ يُلْقٰٓى اِلَيْهِ كَنْزٌ اَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَاۜ وَقَالَ الظَّالِمُونَ اِنْ تَتَّبِعُونَ اِلَّا رَجُلاً مَسْحُوراً

Ev yulka ileyhi kenzun ev tekunu lehu cennetunye'kulu minha, ve kalez zalimune in tettebiune illa raculen meshura.

Senin için nasıl örnekler verdiklerine bir bak. Böylece saptılar, artık bir çıkış yolu bulamazlar.

اُنْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْاَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ سَب۪يلاً۟

Unzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fe la yestetiune sebila.

O, öyle mübarektir ki, dilerse sana bundan daha hayırlı olan, içinden ırmaklar akan bahçeler verir. Köşkler de verir.

تَبَارَكَ الَّـذ۪ٓي اِنْ شَٓاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْراً مِنْ ذٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُوراً

Tebarekellezi in şae ceale leke hayren min zalike cennatin tecri min tahtihel enharu ve yec'al leke kusura.

Hayır! Onlar Sa'at'i yalanladılar. Ve Biz, o Sa'at'i yalanlayanlara alevli ateş hazırladık.

بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَاَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَع۪يراًۚ

Bel kezzebu bis saati ve a'tedna li men kezzebe bis saati saira.

Cehennem onları uzak bir yerden gördüğü zaman, onun öfkelenmesini ve uğultusunu işittiler.

اِذَا رَاَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَع۪يدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظاً وَزَف۪يراً

İza raethum min mekanin baidin semiu leha tegayyuzan ve zefira.

Çaresizlik içinde, dar bir yere atıldıkları zaman orada yok olmak için yakaracaklar.

وَاِذَٓا اُلْقُوا مِنْهَا مَكَاناً ضَيِّقاً مُقَرَّن۪ينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُوراًۜ

Ve iza ulku minha mekanen dayyıkan mukarrenine deav hunalike subura.

Bugün bir kez değil, defalarca yok olmayı isteyin.

لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُوراً وَاحِداً وَادْعُوا ثُبُوراً كَث۪يراً

La ted'ul yevme suburan vahıden ved'u suburan kesira.

De ki: "Bu mu daha hayırlıdır, yoksa takva sahipleri için bir ödül olan, dönüş yeri olarak söz verilen süresiz Cennet mi?"

قُلْ اَذٰلِكَ خَيْرٌ اَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ كَانَتْ لَهُمْ جَزَٓاءً وَمَص۪يراً

Kul e zalike hayrun em cennetul huldilleti vuidel muttekun, kanet lehum cezaen ve masira.

Onlar için orada diledikleri her şey süresiz olarak vardır. Bu Rabb'inin yerine getirmeyi üstlendiği bir sözdür.

لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَ خَالِد۪ينَۜ كَانَ عَلٰى رَبِّكَ وَعْداً مَسْؤُ۫لاً

Lehum fiha ma yeşaune halidin, kane ala rabbike va'den mes'ula.

Ve o gün, onları ve Allah'ın yanı sıra kulluk ettikleri şeyleri toplar, sonra da onlara: "Kullarımı siz mi saptırdınız yoksa kendileri mi yoldan çıktılar?" der.

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَيَقُولُ ءَاَنْتُمْ اَضْلَلْتُمْ عِبَاد۪ي هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّب۪يلَۜ

Ve yevme yahşuruhum ve ma ya'budune min dunillahi fe yekulu e entum adleltum ibadi haulai em hum dallus sebil.

Dediler ki: "Seni tenzih ederiz, Senden başka veliler edinmek bize yakışmaz. Ancak Sen, onları ve atalarını bolca nimetlenirdin, nihayet onlar öğüdüne uymayı boş verdiler. Ve helak olmayı hak eden bir halk oldular."

قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغ۪ي لَـنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى نَسُوا الذِّكْرَۚ وَكَانُوا قَوْماً بُوراً

Kalu subhaneke ma kane yenbegi lena en nettehıze min dunike min evliyae ve lakin metta'tehum ve abaehum hatta nesuz zikre, ve kanu kavmen bura.

İşte onlar söylediklerinizden dolayı sizi yalanladılar. Artık uzaklaştırmaya ve yardım almaya güç yetiremezsiniz. Ve sizden kim haksızlık etmişse ona büyük azabı tattıracağız.

فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَۙ فَمَا تَسْتَط۪يعُونَ صَرْفاً وَلَا نَصْراًۚ وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَاباً كَب۪يراً

Fe kad kezzebukum bima tekulune fe ma testetiune sarfan ve la nasra, ve men yazlım minkum nuzıkhu azaben kebira.

Kesinlikle Biz, senden önce de yemek yiyen ve çarşılarda dolaşan resullerden farklı resul göndermedik. Ve sizin bir kısmınızı bir kısmınız için sınav kıldık. Bakalım sabrediyor musunuz? Rabb'in Her Şeyi Gören'dir.

وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّٓا اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْاَسْوَاقِۜ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةًۜ اَتَصْبِرُونَۚ وَكَانَ رَبُّكَ بَص۪يراً۟

Ve ma erselna kableke minel murseline illa innehum le ye'kulunet taame ve yemşune fil esvakı ve cealna ba'dakum li ba'dın fitneten, e tasbirun, ve kane rabbuke basira.

Bizimle karşılaşacaklarına ihtimal vermeyenler: "Bize meleklerin indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?" dediler. Ant olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklendiler ve büyük bir taşkınlıkla hadlerini aştılar.

وَقَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ نَرٰى رَبَّـنَاۜ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُواًّ كَب۪يراً

Ve kalellezine la yercune likaena lev la unzile aleynel melaiketu ev nera rabbena, lekad istekberu fi enfusihim ve atev utuvven kebira.

Suçları kendilerini kuşatmış olanlar, melekleri görecekleri gün, onlar için hiç de sevindirici olmayacak, melekler onlara: "Boşuna beklemeyin size sevindirici haber imkansız." diyecekler.

يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلٰٓئِكَةَ لَا بُشْرٰى يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِم۪ينَ وَيَقُولُونَ حِجْراً مَحْجُوراً

Yevme yerevnel melaikete la buşra yevme izin lil mucrimine ve yekulune hicran mahcura.

Ve onların yaptıklarının tamamını savrulmuş toz zerresi gibi boşa çıkaracağız.

وَقَدِمْنَٓا اِلٰى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَٓاءً مَنْثُوراً

Ve kadimna ila ma amilu min amelin fe cealnahu hebaen mensura.

O gün, Cennet ehli en yararlı yerde eğlenecek ve en iyi yerde dinlenecek.

اَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَراًّ وَاَحْسَنُ مَق۪يلاً

Ashabul cenneti yevme izin hayrun mustekarran ve ahsenu makila.

O gün, gök beyaz bulutlar şeklinde parçalanacak ve melekler ardı sıra indirilecek.

وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَٓاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلٰٓئِكَةُ تَنْز۪يلاً

Ve yevme teşakkakus semau bil gamami ve nuzzilel melaiketu tenzila.

İzin Günü egemenlik yalnızca Rahman'a aittir. O gün, Kafirler için zor bir gündür.

اَلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍۨ الْحَقُّ لِلرَّحْمٰنِۜ وَكَانَ يَوْماً عَلَى الْكَافِر۪ينَ عَس۪يراً

El mulku yevmeizinil hakku lir rahman, ve kane yevmen alel kafirine asira.

O gün, zalim kimse, ellerini ısırarak: "Eyvah, keşke Resul'ün tuttuğu yolu tutmuş olsaydım." diyecek.

وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلٰى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَب۪يلاً

Ve yevme yeadduz zalimu ala yedeyhi yekulu ya leytenittehaztu mear resuli sebila.

"Eyvah! Keşke falancayı dost edinmeseydim!"

يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَاناً خَل۪يلاً

Ya veyleta leyteni lem ettehız fulanen halila.

"Ant olsun ki bana öğüt geldiği halde, beni o sapıttı." Şeytan, insanı yalnız ve yardımsız bırakır!

لَقَدْ اَضَلَّن۪ي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ اِذْ جَٓاءَن۪يۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْاِنْسَانِ خَذُولاً

Lekad edalleni aniz zikri ba'de iz caeni, ve kaneş şeytanu lil insani hazula.

Resul: "Ey Rabb'im, halkım bu Kur'an'ı mehcur tuttu." dedi.

وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هٰذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُوراً

Ve kaler resulu ya rabbi inne kavmittehazu hazel kur'ane mehcura.

Bu hep böyle olmuştur. Biz her nebiye, mücrimlerden bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabb'in sana yeter.

وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُواًّ مِنَ الْمُجْرِم۪ينَۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ هَادِياً وَنَص۪يراً

Ve kezalike cealna li kulli nebiyyin aduvven minel mucrimin, ve kefa bi rabbike hadiyen ve nasira.

Kafirler: "Kur'an ona bir defada ve topluca indirilmeli değil miydi?" dediler. Oysaki bu, onu kalbine iyice yerleştirelim diyedir. Onu düzenli bir şekilde pekiştire pekiştire indirdik.

وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ جُمْلَةً وَاحِدَةًۚ كَذٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِه۪ فُؤٰادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْت۪يلاً

Ve kalellezine keferu lev la nuzzile aleyhil kur'anu, cumleten vahideh, kezalike li nusebbite bihi fuadeke ve rettelnahu tertila.

Onların sana verecekleri her örneğe karşılık, biz sana hakkı en iyi şekilde açıklarız.

وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ اِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاَحْسَنَ تَفْس۪يراًۜ

Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakkı ve ahsene tefsira.

Yüzüstü Cehennem'e toplanacak olanlar; işte onlar, yerce çok kötü ve yolca çok sapkınlardır.

اَلَّذ۪ينَ يُحْشَرُونَ عَلٰى وُجُوهِهِمْ اِلٰى جَهَنَّمَۙ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَاناً وَاَضَلُّ سَب۪يلاً۟

Ellezine yuhşerune ala vucuhihim ila cehenneme ulaike şerrun mekanen ve edallu sebila.

Ant olsun ki Musa'ya kitabı verdik. Ve kardeşi Harun'u da ona yardımcı yaptık.

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُٓ اَخَاهُ هٰرُونَ وَز۪يراًۚ

Ve lekad ateyna musel kitabe ve cealna meahu ehahu harune vezira.

Sonra da "Ayetlerimizi yalanlayan o halka gidin." dedik. Sonunda da onları helak ederek yok ettik.

فَقُلْنَا اذْهَبَٓا اِلَى الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْم۪يراًۜ

Fe kulnazheba ilel kavmillezine kezzebu bi ayatina, fe demmernahum tedmira.

Nuh'un halkı, resulleri yalanladıklarında suda boğduk ve onları insanlar için bir ayet yaptık. Ve zalimler için acı veren bir azap hazırladık.

وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ اَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ اٰيَةًۜ وَاَعْتَدْنَا لِلظَّالِم۪ينَ عَـذَاباً اَل۪يماًۚ

Ve kavme nuhın lemma kezzebur rusule agraknahum ve cealnahum lin nasi ayeh, ve a'tedna liz zalimine azaben elima.

Âd'ı, Semud'u, Ress yandaşlarını ve bunlar arasında yaşayan daha birçok nesilleri de;

وَعَـاداً وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُوناً بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يراً

Ve aden ve semuda ve ashaber ressi ve kurunen beyne zalike kesira.

Ve onların hepsini örneklerle uyardık ve hepsini mahvederek helak ettik.

وَكُلاًّ ضَرَبْنَا لَهُ الْاَمْثَالَۘ وَكُلاًّ تَبَّرْنَا تَتْب۪يراً

Ve kullen darabna lehul emsale ve kullen tebberna tetbira.

Ve ant olsun ki onlar, felaket yağmuru yağdırılmış olan beldeye vardılar. Peki, onu da mı görmediler? Aksine onlar, öldükten sonra dirilmeyi beklemiyorlar.

وَلَقَدْ اَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّت۪ٓي اُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِۜ اَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَاۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُوراً

Ve lekad atev alel karyetilleti umtırat mataras sev', e fe lem yekunu yerevneha, bel kanu la yercune nuşura.

Seni gördükleri zaman: "Allah'ın Resul olarak gönderdiği bu mu?" diye alay konusu ediniyorlar.

وَاِذَا رَاَوْكَ اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُواًۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي بَعَثَ اللّٰهُ رَسُولاً

Ve iza reavke in yettehızuneke illa huzuva, e hazellezi beasallahu resula.

"Şayet ilahlarımıza bağlılıkta kararlı olmasaydık, neredeyse bizi saptırıyordu." diyorlar. Azabı gördükleri zaman kimin sapkın olduğunu bileceklerdir.

اِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ اٰلِهَتِنَا لَوْلَٓا اَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَاۜ وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ح۪ينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ اَضَلُّ سَب۪يلاً

İn kade le yudılluna an alihetina lev la en saberna aleyha, ve sevfe ya'lemune hine yerevnel azabe men edallu sebila.

Hevasını ilah edinen kimseyi görüyorsun! Onun sorumluluğunu sen üstlenebilir misin?

اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُۜ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَك۪يلاًۙ

E raeyte menittehaze ilahehu hevah, e fe ente tekunu aleyhi vekila.

Yoksa onların çoğunun gerçeğe kulak verdiğini veya akıllarını kullandıklarını mı sanıyorsun? Onlar tıpkı hayvanlar gibidir. Hatta doğru yolu seçmede hayvanlardan daha yetersizdirler.

اَمْ تَحْسَبُ اَنَّ اَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ اَوْ يَعْقِلُونَۜ اِنْ هُمْ اِلَّا كَالْاَنْـعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ سَب۪يلاً۟

Em tahsebu enne ekserehum yesmeune ev ya'kılun, in hum illa kel en'ami bel hum edallu sebila.

Rabb'inin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? Dileseydi onu sabit kılardı. Sonra da Güneş'i ona yol gösterici yaptık.

اَلَمْ تَرَ اِلٰى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّۚ وَلَوْ شَٓاءَ لَجَعَلَهُ سَاكِناًۚ ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَل۪يلاًۙ

E lem tere ila rabbike keyfe meddez zıll, ve lev şae le cealehu sakina, summe cealneş şemse aleyhi delila.

Sonra da onu kolayca kendimize çektik.

ثُمَّ قَبَضْنَاهُ اِلَيْنَا قَبْضاً يَس۪يراً

Summe kabadnahu ileyna kabdan yesira.

Sizin için geceyi örtü, uykuyu dinlenme ve gündüzü çalışma zamanı kıldık.

وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ لِبَاساً وَالنَّوْمَ سُبَاتاً وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُوراً

Ve huvellezi ceale lekumul leyle libasen ven nevme subaten ve cealen nehare nuşura.

Rahmetinin önünde rüzgarı haberci olarak gönderen O'dur. Biz, gökten tertemiz bir su indirdik.

وَهُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْراً بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِه۪ۚ وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً طَهُوراًۙ

Ve huvellezi erseler riyaha buşren beyne yedey rahmetih, ve enzelna mines semai maen tahura.

Ki o yağmurla ölü bir beldeyi canlandırmak, yaratmış olduğumuz hayvanları ve insanları suya kavuşturmak içindir.

لِنُحْيِيَ بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاً وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَٓا اَنْعَاماً وَاَنَاسِيَّ كَث۪يراً

Li nuhyiye bihi beldeten meyten ve nuskıyehu mimma halakna en'amen ve enasiyye kesira.

Ant olsun ki Biz, öğüt almaları için onu, onların aralarında paylaştırdık. Ancak insanların çoğu nankörlük etmekte direttiler.

وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُواۘ فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُوراً

Ve lekad sarrafnahu beynehum li yezzekkeru fe eba ekserun nasi illa kufura.

Eğer dileseydik, elbette her beldeden bir uyarıcı çıkarırdık.

وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذ۪يراًۘ

Ve lev şi'na le beasna fi kulli karyetin nezira.

Öyleyse Kafirlere boyun eğme. Onunla onlara karşı var gücünle büyük bir mücadeleye giriş.

فَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَجَاهِدْهُمْ بِه۪ جِهَاداً كَب۪يراً

Fe la tutııl kafirine ve cahidhum bihi cihaden kebira.

Ve iki denizi serbest bırakan O'dur; biri lezzetli ve tatlı, diğeri tuzlu ve acı. Aralarına bir perde koydu. Birbirlerine karışmalarını engelledi.

وَهُوَ الَّذ۪ي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهٰذَا مِلْحٌ اُجَاجٌۚ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخاً وَحِجْراً مَحْجُوراً

Ve huvellezi meracel bahreyni haza azbun furatun ve haza milhun ucac, ve ceale beynehuma, berzehan ve hıcran mahcura.

O, beşeri sudan yarattı. Sonra onu, soy sop ve akraba sahibi kıldı. Senin Rabb'in her şeye güç yetirendir.

وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ مِنَ الْمَٓاءِ بَشَراً فَجَعَلَهُ نَسَباً وَصِهْراًۜ وَكَانَ رَبُّكَ قَد۪يراً

Ve huvellezi halaka minel mai beşeren fe cealehu neseben ve sıhra, ve kane rabbuke kadira.

Allah'ın yanı sıra kendilerine bir yararı da zararı da olmayan şeylere kulluk ediyorlar. Kafir, Rabb'ine karşı olanın destekçisidir.

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَنْفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْۜ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلٰى رَبِّه۪ ظَه۪يراً

Ve ya'budune min dunillahi ma la yenfeuhum ve la yadurruhum, ve kanel kafiru ala rabbihi zahira.

Biz, seni haberci ve uyarıcı olmanın dışında başka bir şey için göndermedik.

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا مُبَشِّراً وَنَذ۪يراً

Ve ma erselnake illa mubeşşiren ve nezira.

De ki: "Yaptığım çağrı için; sizden, Rabbinizin yolunu seçmenizi istemekten başka bir ücret istemiyorum."

قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اَنْ يَتَّخِذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلاً

Kul ma es'elukum aleyhi min ecrin illa men şae en yettehıze ila rabbihi sebila.

Ve sen, ölümsüz Olan'a güvenip dayan. Ve O'nu övgü ile yücelt. O'nun kullarının suçlarından haberdar olması sana yeter.

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذ۪ي لَا يَمُوتُ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِه۪ۜ وَكَفٰى بِه۪ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يراًۚۛ

Ve tevekkel alel hayyillezi la yemutu ve sebbih bi hamdih, ve kefa bihi bi zunubi ibadihi habira.

O; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattı. Sonra arşa isteva etti. O, Rahman'dır. Öyleyse her şeyden haberdar olandan iste.

اَلَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۚۛ اَلرَّحْمٰنُ فَسْـَٔلْ بِه۪ خَب۪يراً

Ellezi halakas semavati vel arda ve ma beynehuma fi sitteti eyyamin summesteva alel arşir rahmanu fes'el bihi habira.

Ve onlara, "Rahman'a secde edin." dendiği zaman, "Rahman da neymiş? Senin bize buyurduğun her şeye secde mi edeceğiz?" dediler. Bu çağrın onların nefretlerini arttırdı.

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمٰنُۗ اَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُوراً۟

Ve iza kile lehumuscudu lir rahmani kalu ve mer rahmanu e nescudu li ma te'muruna ve zadehum nufura.

Gökte burçlar yapan ve orada bir Çerağ ve aydınlatan Ay'ı yapan ne mübarektir.

تَبَارَكَ الَّذ۪ي جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجاً وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجاً وَقَمَراً مُن۪يراً

Tebarekellezi ceale fis semai burucen ve ceale fiha siracen ve kameren munira.

Ve O, öğüt almak veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü art arda getirendir.

وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ اَوْ اَرَادَ شُكُوراً

Ve huvellezi cealel leyle ven nehare hılfeten li men erade en yezzekkere ev erade şukura.

Rahman'ın kulları yeryüzünde alçak gönüllülükle yürürler. Cahiller, onlara laf attıkları zaman, "Selam." derler.

وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْناً وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَاماً

Ve ibadur rahmanillezine yemşune alel ardı hevnen ve iza hatabehumul cahilune kalu selama.

Onlar, Rabblerinin buyruklarına tabi olmada ve yerine getirmede önlem alırlar ve özenli davranırlar.

وَالَّذ۪ينَ يَب۪يتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّداً وَقِيَاماً

Vellezine yebitune li rabbihim succeden ve kıyama.

Onlar: "Rabbimiz Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Kuşkusuz onun azabı sürekli bir yok oluştur." derler.

وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماًۗ

Vellezine yekulune rabbenasrif anna azabe cehenneme inne azabeha kane garama.

Kuşkusuz o, kötü bir konaklama yeri ve konaktır.

اِنَّهَا سَٓاءَتْ مُسْتَقَراًّ وَمُقَاماً

İnneha saet mustekarren ve mukama.

Onlar, infak ettikleri zaman israf da cimrilik de etmezler. Bu ikisi arasında bir denge kurarlar.

وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَاماً

Vellezine iza enfeku lem yusrifu ve lem yakturu ve kane beyne zalike kavama.

Onlar, Allah'la birlikte başka bir ilaha dua etmezler. Allah'ın haram kıldığı canı geçerli bir neden olmadıkça öldürmezler. Zina yapmazlar. Kim bunları yaparsa günah işlemiş olur.

وَالَّذ۪ينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّت۪ي حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ يَلْقَ اَثَاماًۙ

Vellezine la yed'une meallahi ilahen ahara ve la yaktulunen nefselleti harremallahu illa bil hakkı ve la yeznun, ve men yef'al zalike yelka esama.

Kıyamet Günü onun azabı katlanır ve orada sürekli horlanmış olarak kalır.

يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَيَخْلُدْ ف۪يه۪۫ مُهَاناًۗ

Yudaaf lehul azabu yevmel kıyameti ve yahlud fihi muhana.

Ancak tevbe eden, iman edip salihatı yapanlar hariç. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir.

اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ عَمَلاً صَالِحاً فَاُو۬لٰٓئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِهِمْ حَسَنَاتٍۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً

İlla men tabe ve amene ve amile amelen salihan fe ulaike yubeddilullahu seyyiatihim hasenat, ve kanallahu gafuren rahima.

Kim tevbe eder ve salihatı yaparsa, kuşkusuz o, bağışlanmış olarak Allah'a döner.

وَمَنْ تَابَ وَعَمِلَ صَالِحاً فَاِنَّهُ يَتُوبُ اِلَى اللّٰهِ مَتَاباً

Ve men tabe ve amile salihan fe innehu yetubu ilallahi metaba.

Onlar, yalan yere tanıklık etmezler. Boş ve anlamsız bir şeyle karşılaştıkları zaman, onurlu ve erdemlice oradan uzaklaşırlar.

وَالَّذ۪ينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَۙ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَاماً

Vellezine la yeşhedunez zura ve iza merru bil lagvi merru kirama.

Onlara, Rabblerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağırmış gibi görmezden gelmezler.

وَالَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَـيْـهَا صُـماًّ وَعُمْيَـاناً

Vellezine iza zukkiru bi ayati rabbihim lem yahırru aleyha summen ve umyanen.

Ve onlar, "Rabbimiz! Eşlerimizden ve soyumuzdan bize göz aydınlığı bağışla. Ve bizi takva sahiplerine önder yap!" derler.

وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً

Vellezine yekulune rabbena heb lena min ezvacina ve zurriyyatina kurrete a'yunin vec'alna lil muttekine imama.

İşte onlar, sabretmelerine karşılık yüksek makamlarla ödüllendirilecekler. Orada saygınlık ve esenlik dilekleriyle karşılanacaklardır.

اُو۬لٰٓئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ ف۪يهَا تَحِيَّةً وَسَلَاماًۙ

Ulaike yuczevnel gurfete bi ma saberu ve yulekkavne fiha tahiyyeten ve selama.

Sürekli orada kalacaklardır. Orası ne güzel bir konaklama yeri ve konaktır.

خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ حَسُنَتْ مُسْتَقَراًّ وَمُقَاماً

Halidine fiha, hasunet mustekarren ve mukama.

De ki: "Başkasına yalvarmanız olmazsa Rabbim sizi ne yapsın? " Oysaki siz yalanladınız. Bunun karşılığını yakında göreceksiniz.

قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَاماً

Kul ma ya'beu bikum rabbi lev la duaukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekunu lizama.