Tan yeri ağarırken korkunç bir ses onları yakaladı.
Güneş doğarken onları o korkunç ses yakaladı.
Güneş doğarken onları o korkunç ses yakalamıştı.
Tan ağarırken onları felaketli bir gürültü yakaladı.
Tan yeri ağarırken korkunç bir ses onları yakaladı.
Gün doğarken dehşet bir sesle sarsıldılar.
Sonunda, tan yeri aydınlanırken, bir gürleme onları yakaladı.
Ve şafak ağarırken, onları (dehşetli) sayha kıskıvrak yakalayıverdi;
Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı.
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.
Derken, güneş doğmaya başlarken onları, o sayha, korkunç ses tutuverdi.
Ve derken, tan yeri ağarırken, (hak ettikleri azabın) gürültüsü apansız yakaladı onları
Derken güneşin doğuşu sırasında, o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi.
Derken işrak vaktine girdikleri sırada bunları o sayha tutuverdi
Güneşin doğma zamanına girerlerken korkunç ses onları yakaladı.
Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.
Derken onları, işrak vakfına girdikleri sırada, o (korkunç) ses yakalayıverdi.
Tan yeri ağarırken çığlık onları yakalayıverdi.
Güneşin doğuşuyla birlikte onları bir çığlık yakaladı.
Güneş doğarken o korkunç ses bastırıverdi onları!
Güneş doğarken, o korkunç titreşimli ses onları yakaladı.
Tan ağarırken onları felaketli bir gürültü yakaladı.
Tan yeri ağarırken korkunç bir ses onları yakaladı.
So the scream took them at sunrise.
And the Blast seized them at sunrise.
So the Great Blast seized hold of them at the break of day.
Consequently, the disaster struck them in the morning.
So the scream took them at sunrise.
So the scream took them at sunrise.