O gün, gözlerini umutsuzca endişe bürüyecek, yüzlerini aşağılanmışlık duygusu kaplayacaktır. Oysaki onlar, fırsat varken secdeye davet olunmuşlardı.
Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde, kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı.
Kendilerini aşağılanma kaplamış olarak gözleri (sıkıntıdan) yıkılmış bir hâlde (olacaktır).* (Oysa) onlar, sağlamken secde etmeye davet edilmişlerdi.
Gözleri düşmüş bir durumda, onları aşağılanma kaplar. Oysa onlar sağlam iken secdeye çağrılmışlardı.
O gün, gözlerini umutsuzca endişe bürüyecek, yüzlerini aşağılanmışlık duygusu kaplayacaktır. Oysaki onlar, fırsat varken secdeye davet olunmuşlardı.
Saygıyla önlerine bakacaklar, alçaklık her yanlarını saracak. Onlar bu hale gelmeden önce de secdeye çağrılmışlardı.
Bakışları düşmüş, onları bir aşağılanma kaplamıştır. Oysa sapasağlamken secdeye çağırılıyorlardı.
Bakışları gerçeğin dehşetinden yere düşmüş, kendilerini bir zillet kuşatmıştır; zira onlar, becerebilecekleri bir haldeyken secdeye çağrılmışlardı (da reddetmişlerdi).
Gözleri yere eğilmiş, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar, sapasağlam oldukları zaman da secde etmeye çağrılıyorlardı.
Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.
Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur. Oysa onlar, o secdeye sağ salim iken davet ediliyorlardı.
(işte o Gün) gözleri zilletin ağırlığıyla ürkekleşip durgunlaşacaktır; çünkü hayatta iken (Allah'ın huzurunda) secde etmeye çağrılmaları (boşa gitmişti).
(42-43) Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kafirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir halde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Halbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar (ve buna yanaşmıyorlar)dı.
Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur, halbuki o secdeye onlar sağ salim iken da'vet olunuyorlardı.
Gözleri düşük olarak yüzlerini bir zillet kaplar. Onlar sağlam iken de secdeye da'vet edilirler (fakat secde etmezler)di.
Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.
(Evet, secdeye da'vet edilecekler) gözleri düşük, kendilerini bir zillet sarmış olarak. Halbuki onlar bu secdeye (dünyada) herşeyden salim ve sapasağlam iken da'vet ediliyorlardı.
Gözleri dönmüş olarak, yğzlerini zillet bürür. Halbuki kendileri sapa* sağlam oldukları vakit secdeye çağırılmışlardı.
Gözleri yere yıkılmış, yüzlerini zillet bürümüş/perişan olmuşlardır. Oysa onlar, selamette iken secdeye çağrılmışlardı.
Gözleri yerde, kendilerini zillet kaplamıştır. Halbuki dünyada bedenleri sağlam, azaları salim iken de secdeye davet edilirler, ama bunu yapmazlardı.
Gözleri dehşetten önlerine eğik, zillet halinde! Oysa onlar akılları başlarında dünyada iken secdeye davet olunuyorlardı.
Gözleri düşmüş bir durumda, onları aşağılanma kaplar. Oysa onlar sağlam iken secdeye çağrılmışlardı
O gün, gözlerini umutsuzca endişe bürüyecek, yüzlerini aşağılanmışlık duygusu kaplayacaktır. Oysaki onlar, fırsat varken secdeye davet olunmuşlardı.
With their eyes subdued, humiliation will cover them. They were invited to prostrate when they were whole and able.
Their eyes will be humbled, humiliation covering them, for they had been invited to the Submission when they were whole.
Their eyes will be downcast, darkened by debasement; for they were called on to prostrate when they were in full possession of their faculties.
With their eyes subdued, humiliation will cover them. They were invited to fall prostrate when they were whole and able.
With their eyes subdued, humiliation will cover them. They were invited to prostrate when they were whole and able.
With their eyes subdued, humiliation will cover them. They were invited to prostrate when they were whole and able.