Diyordu ki: "Sen gerçekten ahireti doğrulayanlardan mısın?"
Derdi ki: "Sen de, öldükten sonra dirilmeye inananlardan mısın?"
Der(di) ki: ‘Sen de (diriltilmeye) inananlardan mısın?
"Şöyle konuşurdu, ‘Sen de doğruluyor musun?' "
Diyordu ki: "Sen gerçekten ahireti doğrulayanlardan mısın?"
Derdi ki: "Sen gerçekten (yeniden dirilişin olacağını) doğru sayanlardansın; öyle mi?
"Gerçekten, doğrulayanlar arasında mısın?"
bana, "Sahi, sen gerçekten de onun doğruluğunu tasdik mi ediyorsun?" derdi;
Derdi ki: "Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden misin?"
"Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"
Derdi ki: "Sen gerçekten inananlardan mısın?
(bana) derdi ki, 'Ne? Sen onun doğru olduğuna gerçekten inananlardan mısın,
"Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?" derdi.
Derdi: sen cidden inananlardan mısın?
Derdi ki: "Sen doğrulayanlardan mısın?
"Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"
(Bana:) "Gerçek sen de (tekrar dirilmiye) kat'i inananlardan mısın?" derdi.
Derdi ki: Sen de mi tasdik edenlerdensin?
Bana derdi ki: -Sen gerçekten tasdik mi ediyorsun?
(O) derdi ki: "Hakikaten sen (bildirilenleri) tasdik edenlerden misin?"
'Şöyle konuşurdu, 'Sen de doğruluyor musun?' '
Diyordu ki: "Sen gerçekten ahireti doğrulayanlardan mısın?"
"Who use to Say: "Are you among those who believe in this"
“Said he: ‘Art thou in truth of those who give credence:
who would say to me, "Are you one of those who say that it is true:
"He used to mock: 'Do you believe all this?
"Who used to say: 'Are you among those who believe in this?'
"Who used to say, "Are you among those who acknowledge this?"