Sonra resullerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İman edenleri kurtarmak üzerimize bir haktır.
Sonra biz, peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız. İnananları kurtarmamız, üzerimize bir haktır.
Sonra biz elçilerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İşte böylece, üzerimize bir borç olarak inananları kurtaracağız.
Sonunda elçilerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Evet, iman edenleri kurtarmak bizim değişmez bir yasamızdır.
Sonra resullerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İman edenleri kurtarmak üzerimize bir haktır.
Sonra elçilerimizi ve inanıp güvenenleri kurtarırız. Bu hep böyledir. İnanıp güvenenleri kurtarmak boynumuzun borcudur.
Sonra, elçilerimizi ve inananları kurtarırız. İşte böyle, inananları kurtarmak, üzerimizde bir yükümlülüktür.
Sonuçta, elçilerimizi (ötekilerin başına gelecek her beladan) kurtarırız; aynı şekilde iman eden kimseleri de (kurtarırız): İşin gerçeği, mü'minleri kurtarmak en çok Bize düşer.
Sonunda biz, resullerimizi ve iman edenleri kurtarıyoruz. İşte böyledir. Üzerimize bir borç olarak, inananları kurtarırız.
Sonra biz, elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız bizim üzerimize bir haktır.
Sonra Biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız; işte Biz böyle üzerimize düşen bir görev olarak mü'minleri kurtarırız.
(Çünkü bu konudaki değişmeyen uygulama şudur: hakkı inkar edip ayetlerimizi yalanlamaya kalkışanların felaketlerini hazırlarız;) ve buna karşılık elçilerimizi ve imana erişenleri kurtarırız. İşte bize hak olan, böylece inananları kurtarmamızdır.
Sonra resullerimizi ve iman edenleri kurtarırız. (Ey Muhammed!) Aynı şekilde üzerimize bir hak olarak, inananları da kurtaracağız.
Sonra Resullerimizi ve iyman edenleri kurtarırız, biz böyle uhdemizde bir hakk olarak mü'minleri kurtarırız
Sonunda elçilerimizi ve inananları kurtarırız. İşte böyle, üzerimize bir borç olarak mü'minleri kurtarırız.
Sonra biz, elçilerimizi ve inananları böyle kurtarırız; inançlıları kurtarmamız bizim üzerimize bir haktır.
Nihayet biz resullerimizi ve iman edenleri selamete erdiririz. (Müşriklere azab çatdığı zaman) böylece mü'minleri de, üstümüzde bir hak olarak, kurtaracağız.
Sonra Biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Böylece üstümüze bir hak olarak mü'minleri kurtaracağız.
Sonra biz Peygamberlerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız. İman edenleri verdiğimiz söz gereğince kurtarmamız bize haktır.
Sonra Biz, resullerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Böylece müminleri kurtarmak üzerimize düşen bir borçtur.
Sonra (azap geldiğinde) biz Rasullerimizi ve iman etmişleri kurtarırız.. . İman edenleri kurtarmamız, üzerimize bir haktır.
Sonunda elçilerimizi ve inananları kurtarırız. Evet, inananları kurtarmak bizim değişmez bir yasamızdır.
Sonra rasullerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İman edenleri kurtarmak üzerimize bir haktır.
Then We will save Our messengers and those who believe. It is thus binding upon Us that We save the believers.
Then will We save Our messengers, and those who heed warning; thus is it binding upon Us: We save the believers.
Then We will rescue Our Messengers and those who have iman as well. It is incumbent upon Us to rescue the muminun.
We ultimately save our messengers and those who believe. It is our immutable law that we save the believers.
Then We will save Our messengers and those who believe. It is thus binding upon Us that We save the believers.
Then We will save Our messengers and those who acknowledge. It is thus binding upon Us that We save those who acknowledge.