Ama ne kadar çok istesen de insanların çoğu inanacak değildir.
Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir.
Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu asla iman edecek değildir.*
Ne kadar istesen de halkın çoğunluğu gerçeği onaylamayacaktır.
Ama ne kadar çok istesen de insanların çoğu inanacak değildir.
Ne kadar çırpınırsan çırpın, insanların çoğu sana inanmazlar.
Sen, ne denli çok istesen de insanların çoğu inanmaz.
Hem -sen gönülden arzuluyor olsan dahi- insanların çoğu yine de inanmayacak.
Sen hırslanasıya istesen de, insanların çoğu inanmayacaktır.
Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.
Ve insanların çoğu sen ne kadar çok arzu etsen de mümin değillerdir!
Yine de -bunu ne kadar yürekten istersen iste- insanların çoğu (bu vahye) inanmayacaklar.
Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.
Ve insanların ekserisi sen ne kadar hırslansan mü'min değildirler
Ama sen, ne kadar istesen de, yine insanların çoğu inanacak değillerdir.
Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu inançlılar (olacak) değildir.
Sen ne kadar hırs göstersen yine insanların çoğu iman ediciler değildir.
Sen, ne kadar hırs göstersen de; yine insanların çoğu, inanmazlar.
Sen ne kadar çok istesen de, insanların çoğu inanmazlar.
Şunu unutma ki: Sen, büyük bir kuvvetle arzu etsen bile insanların çoğu iman etmezler.
Sen (bu konuda onlara yardımcı olmak için) ne kadar hırslı olsan da, insanların çoğunluğu tahkiki imanı yaşayamaz.
Ne kadar istesen de halkın çoğunluğu inanmıyacaktır.
Ama ne kadar çok istesen de insanların çoğu inanacak değildir.
And most of the people, even if you are diligent, will not believe.
And most men — though thou be desirous — are not believers.
But most people, for all your eagerness, are not muminun.
Most people, no matter what you do, will not believe.
And most of the people, even if you are diligent, will not believe.
Most people will not acknowledge, even if you wish eagerly.