Kafirlerle savaşa giriştiğiniz zaman, boyunlarını vurun. Güçlerini yok edince, bağı sıkıca bağlayın. Ondan sonra bir bağışlama olarak veya fidye karşılığında savaş sona erince onları serbest bırakın. Eğer Allah isteseydi onlardan savaşsız da intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını asla karşılıksız bırakmaz.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | feiza | zaman | |
2 | lekitumu | karşılaştığınız | لقي |
3 | ellezine | kimselerle | |
4 | keferu | inkar eden(lerle) | كفر |
5 | federbe | vurun | ضرب |
6 | r-rikabi | boyunlarını | رقب |
7 | hatta | nihayet | |
8 | iza | zaman | |
9 | eshantumuhum | onları iyice vurup sindirdiğiniz | ثخن |
10 | feşuddu | sıkıca bağlayın | شدد |
11 | l-vesaka | bağı | وثق |
12 | feimma | ister | |
13 | mennen | iyilikle (bırakırsınız) | منن |
14 | bea'du | ondan sonra | بعد |
15 | veimma | veya | |
16 | fida'en | fidye alırsınız | فدي |
17 | hatta | kadar | |
18 | tedea | bırakıncaya | وضع |
19 | l-harbu | harb | حرب |
20 | evzaraha | ağırlıklarını | وزر |
21 | zalike | işte | |
22 | velev | şayet | |
23 | yeşa'u | dileseydi | شيا |
24 | llahu | Allah | |
25 | lantesara | öc alırdı | نصر |
26 | minhum | onlardan | |
27 | velakin | fakat | |
28 | liyebluve | denemek için | بلو |
29 | bea'dekum | bir kısmınızı | بعض |
30 | bibea'din | diğeriyle | بعض |
31 | vellezine | kimselerin | |
32 | kutilu | öldürülen(lerin) | قتل |
33 | fi | ||
34 | sebili | (Allah) yolunda | سبل |
35 | llahi | Allah | |
36 | felen | asla | |
37 | yudille | zayi etmeyecektir | ضلل |
38 | ea'malehum | yaptıkları işleri | عمل |
İnkar edenlerle savaşta karşılaştığınızda, hemen boyunlarını vurunuz. Onları yendiğinizde de sıkıca bağlayınız. Savaş sona erdiğinde ya bir lütuf olarak karşılıksız ya da fidye alarak salıveriniz. Allah dileseydi onlara galip gelirdi. Fakat kiminizi kiminizle denemek için böyle yaptı. Allah yolunda öldürülenlerin yaptıkları hiçbir ameli Allah asla boşa çıkarmayacaktır.
(Savaşta) o inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun!* Sonunda o (sağ kalan)ları etkisiz hale getirince bağ(ların)ı sıkıca bağlayın! Savaş sona erince de artık ya karşılıksız serbest bırakma veya fidye (uygulayın)!* İşte böyle. Allah dileseydi onlardan intikam alırdı. Fakat (bu) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, (Allah) onların yaptıklarını asla boşa çıkarmayacaktır.
Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda kontrol merkezlerini vurun. Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın. Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın. ALLAH dileseydi sizi savaş derdinden kurtarırdı; ancak O sizi böylece birbirinizle sınamaktadır. ALLAH yolunda öldürülenlere gelince, onların yaptıklarını boşa çıkarmayacaktır.
Kafirlerle savaşa giriştiğiniz zaman, boyunlarını vurun*. Güçlerini yok edince, bağı sıkıca bağlayın*. Ondan sonra bir bağışlama* olarak veya fidye karşılığında savaş sona erince onları serbest bırakın.* Eğer Allah isteseydi onlardan savaşsız da intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını asla karşılıksız bırakmaz.
Ayetleri görmezlikten gelenlerle (kafirlerle) savaşta karşılaşınca boyun köklerini vurun. Onları etkisiz hale getirince sıkı güvenlik çemberine alın*. Sonra karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın ağırlığı kalmasın*. Allah'ın tercihi farklı olsaydı onların hakkından kendisi gelirdi. Böyle olması, birinizi diğerinizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını karşılıksız bırakmaz.
Nankörlük edenlerle karşılaştığınızda artık boyunlara vurun. Sonunda onlara üstün geldiğinizde, bağları sıkılaştırın. Bundan sonra, savaş ağırlıklarını bırakıncaya dek bağışlayın veya kurtulmalık karşılığı salın. Bu böyledir. Oysa Allah dileseydi, kesinlikle onları cezalandırırdı. Fakat sizi birbirinizle sınamak için böyledir. Allah'ın yolunda öldürülenlere gelince; onların yaptıklarını boşa çıkarmayacaktır.
Artık inkarda direnip (onu dayatanlarla) savaşta karşılaştığınızda, hemen boyunlarına vurun! Nihayet kızışmış bir savaşın sonuna dayandığınızda durmayın, (kalanların) ipini sıkı bağlayın. Fakat daha sonra ya bir lütuf olarak karşılıksız, ya da bir fidye karşılığı serbest bırakın ki, savaş tüm ağır sonuçlarıyla ortadan kalksın: böyle yapın! Ve eğer Allah dileseydi, onların hakkından bizzat gelirdi; fakat bunu (yapmadı) ki, sizi birbirinizle sınayabilsin. Allah yolunda öldürülenlere gelince: Evet (Allah) onların yaptıklarını asla zayi etmeyecektir:
Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir.
Öyleyse, inkar edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip boşa çıkarmaz.
Onun için küfredenlerle muharebeye tutuştuğunuzda hemen boyunlarını vurmaya bakın! Ta kuvvetlerini derinden kırıp tepeleyinceye kadar (üstünlük sağladığınızda) bağı sıkı basın (sıkıca bağlayın kalanlarını); harp ağırlıklarını atana kadar (savaş sona erinceye değin), sonra ister karşılıksız salıverin, ister fidye karşılığında. Böyledir bu; şayet Allah dilese kesinlikle onlardan intikamını alır, ancak sizi birbirinizle imtihan edecek. Allah yolunda öldürülenlere gelince, onların amellerini asla boşa çıkarmaz.
İmdi, (savaşta) hakikati inkara şartlanmış olanlar ile karşılaştığınız zaman onları alt edinceye kadar boyunlarını vurun ve sonra iplerini sıklaştırın ama sonra ya bir lütuf olarak yahut fidye karşılığı (onları serbest bırakın) ki savaşın izleri tamamiyle silinebilsin, (yapmanız gereken) budur. Ve (bilin ki) Allah dilemiş olsaydı onları (bizzat kendisi) cezalandırabilirdi ama (O, mücadele etmenizi istiyor ki) sizi birbiriniz aracılığıyla sınasın. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını zayi etmeyecektir.
(Savaşta) inkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hale getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.
Onun için küfredenlerle muharebeye tutuştunuz mu hemen boyunlarını vurmaya bakın, ta kuvvetlerini derinden kırıp tepeleyinceye kadar, o vakıt da bağı sıkı basın, ondan sonra da ya azad ya fidye, ta harb ağırlıklarını atana kadar, bu böyle, gerçi Allah dilese elbette onlardan öç alıverir ve lakin sizi yekdiğerinizle imtihan edecek; Allah yolunda katledilenlere gelince amellerini asla boşa gidermez.
(Savaşta) İnkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (onları esir alın). Ondan sonra artık ya lutfen bırakır veya karşılığında fidye alırsınız. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya (savaş sona erinceye) kadar (böyle yaparsınız). Allah dileseydi (kendisi) onlardan öç alırdı, fakat sizi birbirinizle denemek için (size savaşı emrediyor). Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıkları işleri zayi etmeyecektir.
Öyleyse, küfredenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Tanrı dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Tanrı yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Tanrı) amellerini giderip boşa çıkarmaz.
Onun için o küfredenlerle (muhaarebede) karşılaşdığınız vakit boyunlarını vurun. Nihayet onları mecalsiz bir haale getirdiğiniz zaman artık bağı sıkı tutun. (Ondan) sonra ise ya iyilik (yapın), yahud fidye (alın). Yeter ki harb (erbabı) ağırlıklarını bıraksın. (Emir) böyledir. Eğer Allah dileseydi onlardan (muhaarebesiz olarak da) elbet intikaam alırdı. Fakat (muhaarebeyi emr etmesi) sizi birbirinizle imtihan etmesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin amel (ve hizmet) lerini asla boşa çıkarmaz O.
Öyleyse küfredenlerle karşılaştığınızda hemen boyunlarını vurun. Nihayet onları sindirince, bağı sıkı basın. Sonra da ya bir lütuf veya bir fidye. Yeter ki harb hazırlıklarını bıraksın. Eğer Allah, dileseydi; onlardan elbette intikam alırdı. Fakat kiminizi kiminizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince; Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.
İnkar edenlerle, (savaşta) karşılaştığınız zaman boyunlarına vurun! Onları iyice bozguna uğratınca, sımsıkı bağlayın. Sonra da ya karşılıksız bağışlayın; ya da savaş ağırlıklarını bırakıncaya kadar fidye alın. İşte böyle, eğer Allah dileseydi, onlardan kendisi intikam alırdı. Fakat, savaş sizi birbirinizle denemek içindir. Allah, yolunda öldürülenlerin çalışmalarını asla boşa çıkarmayacaktır.
İmdi kafirlerle savaşta karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice mağlub edince, işi sağlama bağlayın, onları esir alın. Savaş bitince onları ister lütuf olarak karşılıksız salıverir, ister fidye alarak bırakırsınız. Durum şu ki: Allah dileseydi, onlardan intikamınızı alır, onları cezalandırırdı. Fakat O, sizi birbirinizle denemek için savaşı emrediyor. Allah yolunda öldürülenler var ya, Allah onların yaptıklarını asla zayi etmeyecek, boşa çıkarmayacaktır.
(Savaşta) hakikat bilgisini inkar edenlerle karşılaştığınızda, boyunlarını vurmaya bakın! Nihayet onlara ağır bastığınızda, bağı takviye edin (esir alıp bağlayın)! Ondan sonra yapılacak olan, lütfen karşılıksız salıvermek ya da fidye mukabilinde bırakmaktır! Harp ağırlıklarını bırakıncaya kadar! İşte bu! Eğer Allah dileseydi, elbette onlara yaptıkları suçun sonucunu (azap yollu) yaşatırdı! Fakat bazınızı, bazınızda olarak denemek için (savaşı koydu).. . Allah yolunda öldürülenlere gelince, onların yaptıkları asla boşa çıkartılmaz!
Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınzda boyunlarını vurun. Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın. Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın. ALLAH dileseydi sizi savaş derdinden kurtarırdı; ancak O sizi böylece birbirinizle sınamaktadır. ALLAH yolunda öldürenlere gelince, onların yaptıklarını boşa çıkarmıyacaktır.
Gerçeği yalanlayan nankörlerle savaşa giriştiğiniz zaman, güçlerini yok edinceye kadar boyunlarını vurmaya* devam edin. Onlara üstünlük sağladığınız zaman, geride kalanları esir alın. Nihayet savaş sona erince de ister bir bağışlama olarak, ister fidye karşılığında onları serbest bırakın.* Eğer Allah isteseydi onları, savaşsız da cezalandırıp adaleti sağlardı. Fakat böyle olması, sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere ve savaşan kimselere gelince, Allah, onların yaptıklarını asla karşılıksız bırakmaz.
So, if you encounter those who have rejected, then strike their formations until you overcome them, then bind them securely. You may either set them free or ransom them, until the war ends. And had God willed, He alone could have beaten them, but He thus tests you by one another. As for those who get killed in the cause of God, He will never let their deeds be put to waste.
And when you meet those who ignore warning: — then the smiting of the necks. When you have battled them strenuously, then make strong the bonds; then: — either grace thereafter or ransom, until the war lays down its burdens. That when, had God willed, He would have taken revenge upon them; but that He might try some of you by means of others. And those who are slain in the cause of God, He will not send their deeds astray;
Therefore when you meet those who are kafir strike their necks. Then when you have decimated them, tie their bonds tightly and set them free or ransom them, until the war is finally over. That is how it is to be. If Allah willed, He could avenge Himself on them. But it is so that He can test some of you by means of others. As for those who fight in the Way of Allah, He will not let their actions go astray.
If you encounter (in war) those who disbelieve, you may strike the necks. If you take them as captives you may set them free or ransom them, until the war ends. Had GOD willed, He could have granted you victory, without war. But He thus tests you by one another. As for those who get killed in the cause of GOD, He will never put their sacrifice to waste.
Therefore, if you encounter those who have rejected, then strike the necks; until you bind them, then secure the cords. You may then either set them free or ransom them, until the war ends. That, and if God had willed, He alone could have beaten them, but He thus tests you by one another. As for those who get killed in the cause of God, He will never let their deeds be put to waste.
So, if you encounter those who have rejected, then strike the control center until you overcome them. Then bind them securely. You may either set them free or ransom them, until the war ends. That, and had God willed, He alone could have beaten them, but He thus tests you by one another. As for those who get killed in the cause of God, He will never let their deeds be put to waste.