Sonra Musa, Firavun'a büyük ayeti gösterdi.
Ona büyük mucizeyi gösterdi.
Sonunda ona en büyük ayeti (mucizeyi) göstermişti.
Ona büyük mucizeyi gösterdi.
Sonra Musa, Firavun'a büyük ayeti* gösterdi.
Ardından ona en büyük mucizeyi gösterdi.
Ardından, büyük mucizeyi ona gösterdi.
Nihayet ona o büyük mucizevi belgeyi gösterdi;
Derken, ona o en büyük mucizeyi gösterdi.
(Musa) Ona büyük mucizeyi gösterdi.
Vardı ona, o büyük mucizeyi gösterdi.
Bunun üzerine (Musa), (Firavun'a gitti ve) ona (Rabbinin rahmetinin eseri olan) büyük mucizeyi anlattı.
Derken Musa ona en büyük mucizeyi gösterdi.
Vardı ona o büyük mu'cizeyi de gösterdi.
Ona büyük mu'cizeyi gösterdi.
(Musa) Ona büyük ayeti gösterdi.
(Musa gitdi, tebliğ etdi) Ona o en büyük mu'cizeyi gösterdi.
Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.
Ona en büyük mucizeyi/ayeti gösterdi.
Ona en büyük mucizeyi gösterdi.
Derken ona büyük mucizeyi gösterdi!
Ona büyük mucizeyi gösterdi.
Sonra Musa, Firavun'a büyük ayeti* gösterdi.
He then showed him the great miracle.
And he showed him the greatest proof,
Then he showed him the Great Sign.
He then showed him the great miracle.
He then showed him the great sign.
He then showed him the great sign.