Ant olsun ki, onu başka bir inişinde de gördü.
- Kalp gördüğünü yalanlamadı. O'nun gördükleri hakkında onunla tartışıyor musunuz? Andolsun ki Cebrail'i bir başka inişte de görmüştü. Son sınır ağacı, sidretü'l-münteha yanında. O ağacın yanında Me'va cenneti vardır. Sidre'yi neler kaplamıştı neler! Ne gözü kaydı ne de belirlenen sınırı aştı. Andolsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
(13, 14, 15) Yemin olsun ki bir başka inişinde onu, cennetü'l-me'vâ (durmaya değer bahçe)nin yanındaki sidretü'l-müntehâ (uzaktaki sedir ağacı)'nın yanında bir kez daha görmüştü.
Onu bir kez daha görmüştü.
Ant olsun ki, onu başka bir inişinde de gördü.
Muhammed Cebrail'i bir kez daha böyle gördü.
Zaten gerçek şu ki, diğer inişinde de Onu görmüştü.
Doğrusu onu bir başka iniş sırasında yine görmüştü;
Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü.
Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.
Andolsun ki, o onu bir kez daha inişinde gördü;
Ve onu bir kez daha gördü,
Andolsun ki, o, Cebrail'i bir başka inişte daha (asli suretiyle) görmüştü.
Kasem olsun ki o onu bir daha da inişinde gördü
Andolsun, onu bir inişinde daha görmüştü;
Andolsun onu bir de diğer inişte görmüştü.
(13-14) Andolsun ki onu diğer bir defa da Sidre-tül müntehanın yanında gördü o,
Andolsun ki; onu, bir de diğer inişte görmüştü.
Hakikaten onu diğer bir inişte de gördü.
(13-14) Onun bir başka inişini Sidretu'l-Münteha'nın yanında görmüştü.
Andolsun ki Onu bir daha gördü (hakikatin bilincine inişiyle fark edilmesinde).
Onu bir kez daha görmüştü.
Ant olsun ki, onu başka bir inişte daha gördü.
And indeed, he saw him in another descent.
And he saw him in another descent,
He saw him again another time
He saw him in another descent.
And indeed, he saw him in another descent.
Indeed, he saw him in another descent.