Onlar, bir mü'min hakkında ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetirler. İşte saldırganlar, onlardır.
Bir mümine karşı ne and ne de antlaşma gözetirler. İşte saldırganlar onlardır.
Bir mümin hakkında söz ve antlaşma gözetmezler. (Çünkü) onlar, saldıranların ta kendileridir.
Gerçeği onaylamış birisi hakkında ne bir akrabalık bağı ne de bir anlaşma gözetmezler; saldırganlar ve haddi aşanlar onlardır.
Onlar, bir mü'min hakkında ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetirler. İşte saldırganlar, onlardır.
Hiçbir inanıp güvenen hakkında ne antlaşma akıllarına gelir ne de onlara karşı sorumlulukları. İşte asıl saldırganlar onlardır.
İnananlara karşı, ne bir söz ne de bir sözleşme gözetmezler. Sınırı aşanlar, işte onlardır.
Bir mü'min için ne bağlayıcı bir yükümlülük, ne de anlaşma ve yakınlıktan doğan bir sorumluluk gözetiyorlar. İşte böyleleri, haddi aşanların ta kendisidirler.
Bir mümin hakkında onlar ne bir yemine saygı gösterirler ne de bir antlaşma şartına. Onlar düşmanlık dolu, azmış kişilerin ta kendileridir.
Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır.
Bir mü'min hakkında ne bir ant, ne de hak gözetirler, onlar, öyle mütecavizlerdir.
inanan kimseye karşı bu hiçbir sorumluluk, hiçbir koruma yükümlülüğü tanımayarak (işleyip durdukları): doğru yoldan çıkıp çizgiyi aşanlar işte böyleleridir.
Bir mü'min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir.
Bir mü'min hakkında ne bir yemin gözetirler ne bir zimmet, bunlar öyle mütecavizler
Bir mü'mine karşı ne and, ne de andlaşma gözetmezler. İşte saldırganlar onlardır.
Onlar (hiç) bir inançlıya karşı ne 'akrabalık bağlarını' ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. İşte bunlar haddi aşmakta olanlardır.
Onlar bir mü'min hakkında ne bir yemin, ne de bir vecibe gözetib tanımazlar. Onlar taşkınların ta kendileridir.
Onlar, hiç bir mü'min hakkında bir vecibe veya yemin gözetmezler. İşte onlar, haddi aşanların kendileridir.
Onlar, bir mümin hakkında akrabalık da antlaşma da gözetmezler. İşte onlar taşkınlık edenlerdir.
Müminler hakkında ne ahit, ne yemin, ne hukuk, hiçbir şey gözetmezler. Bunlar öyle saldırgan kimselerdir!
Yemin veya koruma sorumluluğu bir iman edene dönük ise, onu uygulamazlar! İşte onlar haddi aşanların ta kendileridir!
İnanmış birisi hakkında ne bir akrabalık bağı ne de bir anlaşma gözetmezler; saldırganlar ve haddi aşanlar onlardır.
Onlar, bir mü'min hakkında ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetirler. İşte saldırganlar, onlardır.
They do not respect those who are believers, nor a kinship, nor a pledge. These are the transgressors.
And they regard towards a believer neither pact of kinship, nor obligation to protect; and it is they who are the transgressors.
They respect neither kinship nor treaty where a mumin is concerned. They are the people who overstep the limits.
They never observe any rights of kinship towards any believer, nor do they uphold their covenants; these are the real transgressors.
They do not respect those who are believers, nor a kinship, nor a pledge. These are the transgressors.
They neither respect the ties of kinship nor a pledge for any those who acknowledge. These are the transgressors.