O'nu alıp götürdüler. Hep birlikte onu kuyunun dibine bırakmaya karar verdiler. O sırada Yusuf'a: "Ant olsun onların bu yaptıklarını, bir gün gelecek yüzlerine vuracaksın." diye vahyettik.
# | kelime | anlam | kök |
---|---|---|---|
1 | felemma | nihayet | |
2 | zehebu | götürdüler | ذهب |
3 | bihi | onu | |
4 | ve ecmeu | ve karar verdiler | جمع |
5 | en | ||
6 | yec'aluhu | atmaya | جعل |
7 | fi | ||
8 | gayabeti | dibine | غيب |
9 | l-cubbi | kuyunun | جبب |
10 | veevhayna | ve biz vahyettik | وحي |
11 | ileyhi | O'na | |
12 | letunebbiennehum | andolsun haber vereceksin | نبا |
13 | biemrihim | onların işlerini | امر |
14 | haza | bu | |
15 | vehum | ve onlar | |
16 | la | hiç değillerken | |
17 | yeş'urune | farkında | شعر |
Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf'a,"Andolsun ki sen onların bu işlerini, onlar farkına varmadan kendilerine haber vereceksin" diye vahyettik.
Onu götürüp de o kuyunun görünmeyen yerine bırakmaya birlikte karar verdikleri zaman, (Yusuf'a) "Şüphesiz ki sen onlar farkına varamadan onların bu işlerini kendilerine bildireceksin." diye vahyetmiştik (bildirmiştik).*
Onu götürdükleri ve kuyunun dibine atmak için topluca karar verdikleri sırada biz ona: "Onların bu yaptıklarını, hiç farkında olmayacakları bir anda onlara anlatacaksın" diye vahiy ettik.*
O'nu alıp götürdüler. Hep birlikte onu kuyunun dibine bırakmaya karar verdiler. O sırada Yusuf'a: "Ant olsun onların bu yaptıklarını, bir gün gelecek yüzlerine vuracaksın." diye vahyettik.
Su çukurunun görünmeyen yerine bırakmak için söz birliği içinde götürdükleri sırada Yusuf'un içine şunu vahyettik: "Bir gün, hiç beklemedikleri bir anda onlara, yaptıkları bu işi bildireceksin."
Sonunda, Onu götürüp, suyu çekilmiş bir kuyuya bırakmak için topluca sözleştiklerinde, Ona, şöyle bildirdik: "Bu yaptıklarını, onlara kesinlikle anlatacaksın; üstelik kavrayamadıkları bir sırada!"
İşte bu minval üzre, onu kuyunun derinliklerine atmada söz birliği etmiş bir halde yanlarında götürüyorlardı kı, Biz ona "(Bir gün gelecek) kendileri hiç farkında değilken onlara bu yaptıklarını bir bir haber vereceksin" diye ilham ettik.
Onu götürüp kuyunun dibine koymaya karar verdiklerinde biz de ona şöyle vahyettik: "Yemin olsun ki sen onlara, şu yaptıklarını hiç farkında olmayacakları bir sırada haber vereceksin."
Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."
Yusuf'u alıp götürdükleri ve onu kuyunun dibine koymaya karar verdikleri zaman, Biz ona: "Andolsun ki, sen onlara, hiç farkında değillerken, bu işlerini haber vereceksin!" diye vahyettik.
Ve böylece, onu kuyunun dibine atmaya karar verip yanlarında götürürlerken, kendisine "Gün gelecek (senin kim olduğunu) kavrayamayacakları bir anda bu yaptıklarını kendilerine hatırlatacaksın!" diye vahyettik.
Yusuf'u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, "Andolsun, (senin Yusuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin" diye vahyettik.
Bunun üzerine vakta ki onu götürdüler ve kuyunun dibine koymağa karar verdiler, biz de ona şöyle vahyettik, kasem olsun ki sen onlara hiç farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin
Nihayet onu götürüp de kuyunun dibine atmağa topluca karar verdikleri zaman biz, Yusuf'a: "Andolsun sen onların bu işlerini, hiç farkında olmayacakları bir sırada kendilerine haber vereceksin!" diye vahyettik.
Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri farkında değilken bu buyruklarını / buyrultularını haber vereceksin."
Nihayet vaktaki onu götürdüler, onu kuyunun dibine bırakmayı elbirlik kararlaşdırdılar. Biz de kendisine: "Andolsun ki sen onlara, hiç farkında değillerken, (bir gün) bu işlerini haber vereceksin" diye vahyetdik.
Onu götürdükleri vakit, kuyunun derinliklerine bırakmayı birlikte kararlaştırdılar. Biz de kendisine vahyettik ki: Sen; onlara, kendileri hiç farkına varmadan yaptıklarını bir bir haber vereceksin.
Yusuf'u götürdüler, kararlaştırdıkları gibi onu bir kuyunun dibine bıraktılar. Biz de ona, onlara bu yaptıklarını haber vereceksin, fakat onlar seni tanımayacak diye vahyettik.
Derken kardeşleri onu alıp götürünce ve onu kuyunun dibine bırakma konusunda görüş birliğine varınca, Biz de Yusuf'a şöyle vahyettik: "Zamanı gelecek, onların hiç hatırlarına gelmediği ve seni hiç tanımadıkları bir sırada, kendilerine yaptıkları bu işi hatırlatacaksın."
Nihayet Onu alıp götürdüler ve Onu kuyunun dibinde bırakmaya karar verdiler.. . Biz de Ona: "Andolsun ki, onların seni tanımadıkları bir ortamda, yaptıklarını yüzlerine vuracaksın!" diye vahyettik.
Onu götürdükleri ve kuyunun dibine atmak için topluca karar verdikleri sırada biz ona: '(Üzülme) Onların bu yaptıklarını, hiç farkında olmayacakları bir anda onlara anlatacaksın,' diye vahyettik
O'nu alıp götürdüler. Hep birlikte onu kuyunun dibine bırakmaya karar verdiler. O sırada Yusuf'a: "Ant olsun onların bu yaptıklarını, bir gün gelecek yüzlerine vuracaksın." diye vahyettik.
So, when they went with him they had agreed to place him at the bottom of the well. And We inspired to him: "You will inform them of this act of theirs while they will not expect it."
Then when they went with him, and agreed to place him in the depth of the well. And We revealed to him: “Thou wilt inform them of this deed of theirs when they perceive not.”
But when, in fact, they did go out with him and gathered all together and agreed to put him at the bottom of the well, We then revealed to him that: ‘You will inform them of this deed they perpetrate at a time when they are totally unaware. ’
When they went away with him, and unanimously decided to throw him into the abyss of the well, we inspired him: "Some day, you will tell them about all this, while they have no idea."
So,when they went with him they had agreed to place him into the bottom of the well. And We inspired to him: "You will inform them of this act of theirs while they will not expect it."
So, when they went with him they had agreed to place him at the bottom of the well. We inspired him: "You will inform them of this act of theirs while they will not expect it."